Bir umut yaktım bu gece,
İğrenç,kötü acıtan bir küf tadında,
Hayallerimin çöp kovasına atılması,
Toprağa ölmeden koyuldum bu vakit,
3,5,7 dal sigara kesmedi bu fukaranın acısını,
bu faturanın bedelinide,
bedenimin diliyle ağlayarak ödedim,
Yine yıkıldım 3 günlük kelebeğin hayatı gibi,
Sıfırdan başlamadım elde kalan sıfır gibi,
Ve son verdim bütün umut kalelerine,
Kapattım artık hür cennet muslukları,
Kestim son siper olan gül goncası bağını,
Kapıldım ihtiras rüzgarlarının cambazlığına,
Dinledim hayali ütopya sevgilerini,
Baktım azabı derin kuyuların diplerine,
Atladım birer birer hüzün mısralarını,
Atlaslar çizdim kavrulmuş kursağıma,
Körükledim içimde ki sönen alevi,
Püskürdüm o heybetli pompei gibi,
Ama sadece bedenim hissetti,
Birde şu dost kervandaşlarım,
Yine kaybettik sınır mertebesinde,
Biz yenik başladık beşer savaşına,
Ezelden gelen yıkıcı sinsiler,
Soktu burunları yine cihan-ı akvamıma,
Son nefes acı geldi kalbime,
Yendi bizi nefis yine,
Bitti artık bu yarının hükmü,
Saydı ecel umutlu günü,
Ve tüketti tütün kalan ömrü ...
21 Aralık 2015 Pazartesi
17 Aralık 2015 Perşembe
Zalimler Zamanı
Bugün size söyleceklerim var,
İnsanlığın en ahir zirvesine,
Körelmiş kalplerin itikat mezheplerine,
Yaşlı bedenlerin mülkiyeti altında,
Gördüm leş et yiyen akbabaları,
Doymak bilmeyen o kağıt yürekleri,
Ve bitmek bilmeyen yaranma tilkilikleri,
9 tahta geldi üstüme sanki o mabedde,ayaklarım gitmek istemiyordu adab-ı muaşeretden,
gömdüler beni nefsime en karanlık diplerine,
ve geldi tabuların yıkılma vakti,
Batan bir geminin ahengi ile,
Seyrediyorum iblise fısıldayanları,
Simsarların yürekli olduğu bu vakitte,
Yıkıldı duygusal kalemin kuleleri,
Katran misali yapışıyordu kelamları,
Sivri dilleri deliyordu mukavva zihnimi,
Deliriyordu kalbimin dava odaları,
Avukatım ezel,
Kurtarıcı eceldi bu mevkilerde,
Işıkların karardığı bu divanda,
Süzülüyordu eski hatıratlar ...
İnsanlığın en ahir zirvesine,
Körelmiş kalplerin itikat mezheplerine,
Yaşlı bedenlerin mülkiyeti altında,
Gördüm leş et yiyen akbabaları,
Doymak bilmeyen o kağıt yürekleri,
Ve bitmek bilmeyen yaranma tilkilikleri,
9 tahta geldi üstüme sanki o mabedde,ayaklarım gitmek istemiyordu adab-ı muaşeretden,
gömdüler beni nefsime en karanlık diplerine,
ve geldi tabuların yıkılma vakti,
Batan bir geminin ahengi ile,
Seyrediyorum iblise fısıldayanları,
Simsarların yürekli olduğu bu vakitte,
Yıkıldı duygusal kalemin kuleleri,
Katran misali yapışıyordu kelamları,
Sivri dilleri deliyordu mukavva zihnimi,
Deliriyordu kalbimin dava odaları,
Avukatım ezel,
Kurtarıcı eceldi bu mevkilerde,
Işıkların karardığı bu divanda,
Süzülüyordu eski hatıratlar ...
Saf Gönül
Adımımı içeriye attığımda sonumun geleceğini bilmiyordum,
Baktım usulca yetim kalbimin ışığına,
Gördüm parıldayan o suretini,
Sen lobut deviriyordun ben ise içimde ki kimsesizlikleri,
Sen gülle atıyordun ben ise güller saçıyordum etrafa,
Sonun vuku bulma hali,
Bitmiş bir ömrün minyatürü,
Dayanamadım bu parıldayan yıldıza,
Yaklaştım o kor bırakan duyularına,
Yırttım içimde ki evvelin hasretini,
Doğruldum senin aydınlığına,
Kör oldum galiba,
Duyamaz,
Bilemez,
Dizginleyemez,
Haller aldı bu benim bedevi halim,
Ev arayan göçmenler gibiyim,
Sığınacak yürek arıyorum,
Ve sen kovuyorsun mabedinden,
O ahenk dolu güzel ashabından,
Tek kalıyorum vuslatın bekarlığında,Yutkunamıyorum engelleyen savunmalarını,
Umud ediyorum batan güneşin divanında,
Her sigara yaktığımda kovanlar sığmıyor gönül torbama,
Çırpınıyorum arafın kuyularından,
Çekiyorsun bütün duygularımı süpürgeler gibi,
Akıl almaz bir maceraya bırakıyorsun öksüzlüğümü,
Aşkın bana ceza mı sanki bu alemde,
Tutuklanıyorum senin lale bahçende,
Ve eriyorum her çayın şekeri gibi,
Sonu gelen bir adem gibi,
Bitsin artık acının takati,
Harap olmasın güzelim siperler,
Dinsin bu hükümsüz dalgalar,
Bir şans ya da esaret ver sinenden,
Alayım darlıklı nefesleri,
Kapılayım mutluluk rüzgarlarına,
Hür olayım cennetül alânda,
Ve uçayım aşkın kervanına ...
Baktım usulca yetim kalbimin ışığına,
Gördüm parıldayan o suretini,
Sen lobut deviriyordun ben ise içimde ki kimsesizlikleri,
Sen gülle atıyordun ben ise güller saçıyordum etrafa,
Sonun vuku bulma hali,
Bitmiş bir ömrün minyatürü,
Dayanamadım bu parıldayan yıldıza,
Yaklaştım o kor bırakan duyularına,
Yırttım içimde ki evvelin hasretini,
Doğruldum senin aydınlığına,
Kör oldum galiba,
Duyamaz,
Bilemez,
Dizginleyemez,
Haller aldı bu benim bedevi halim,
Ev arayan göçmenler gibiyim,
Sığınacak yürek arıyorum,
Ve sen kovuyorsun mabedinden,
O ahenk dolu güzel ashabından,
Tek kalıyorum vuslatın bekarlığında,Yutkunamıyorum engelleyen savunmalarını,
Umud ediyorum batan güneşin divanında,
Her sigara yaktığımda kovanlar sığmıyor gönül torbama,
Çırpınıyorum arafın kuyularından,
Çekiyorsun bütün duygularımı süpürgeler gibi,
Akıl almaz bir maceraya bırakıyorsun öksüzlüğümü,
Aşkın bana ceza mı sanki bu alemde,
Tutuklanıyorum senin lale bahçende,
Ve eriyorum her çayın şekeri gibi,
Sonu gelen bir adem gibi,
Bitsin artık acının takati,
Harap olmasın güzelim siperler,
Dinsin bu hükümsüz dalgalar,
Bir şans ya da esaret ver sinenden,
Alayım darlıklı nefesleri,
Kapılayım mutluluk rüzgarlarına,
Hür olayım cennetül alânda,
Ve uçayım aşkın kervanına ...
6 Aralık 2015 Pazar
Ömür Taşım
Alevli suların köprüsünden koşuyor hayallerim,
susuyor bir mazlumzadenin kaybolan çığlığı gibi,
kaçışıyor içimde eski yeni fikirlerin fırtınası,
yok oluyor yaşadığım bütün manidarlıklar,
hüküm veriyor geçmişin bana intikamı,
söyleniyor garip bir türkünün asaletini,
kalkıyor şaha hırçın atların asiliği gibi,
bakıyor yıkılan surlarımın tadına araf,
acımıyor kırbaçlıyor acıyan her anımı,
damarımda ki kan haram oluyor gönlüme,
sıkışıyor anlamsız kişiliklerin daraltıları,
başlıyor yok oluşun ilk cm ayakları,
ve çekiliyor geleceğin ışıkları o bonkör sahnelerden,
bir sürü insanın irdeli bakışları ok misali saplanıyor,
bıçak gibi keskin sözlerimse vuruyor büyük hırsla mabedime,
topraktan gelen doğuşumun anısı hüzünleniyor,
bir vızıltı misali kulaklarım ağlıyor,
nefesim okyanusları çekiyor sanki kaldıramıyor,
son darbeyi bekliyor fikirlerimin bitiş dansı,
garipçe bir kareografi oynuyor aklımın kenarlarında,
soğuyor parmaklarım güneş ışığımın altında,
sinyali kesiliyor bütün bu duyguların,
sabır geliyor tepeleri aşmış dağdan,
güzel gözleri bakıyor taa uzak diyarlardan,
yatıyorum sakınmazlığın pençesinde dünya masasına,
cerrah olmuş zebani yüzlü acizler,
doğruyolar benim güzel ve naif ahirimi,
ve kaplıyor koyu hatlar umut yoksunu bu sadakatimi ...
susuyor bir mazlumzadenin kaybolan çığlığı gibi,
kaçışıyor içimde eski yeni fikirlerin fırtınası,
yok oluyor yaşadığım bütün manidarlıklar,
hüküm veriyor geçmişin bana intikamı,
söyleniyor garip bir türkünün asaletini,
kalkıyor şaha hırçın atların asiliği gibi,
bakıyor yıkılan surlarımın tadına araf,
acımıyor kırbaçlıyor acıyan her anımı,
damarımda ki kan haram oluyor gönlüme,
sıkışıyor anlamsız kişiliklerin daraltıları,
başlıyor yok oluşun ilk cm ayakları,
ve çekiliyor geleceğin ışıkları o bonkör sahnelerden,
bir sürü insanın irdeli bakışları ok misali saplanıyor,
bıçak gibi keskin sözlerimse vuruyor büyük hırsla mabedime,
topraktan gelen doğuşumun anısı hüzünleniyor,
bir vızıltı misali kulaklarım ağlıyor,
nefesim okyanusları çekiyor sanki kaldıramıyor,
son darbeyi bekliyor fikirlerimin bitiş dansı,
garipçe bir kareografi oynuyor aklımın kenarlarında,
soğuyor parmaklarım güneş ışığımın altında,
sinyali kesiliyor bütün bu duyguların,
sabır geliyor tepeleri aşmış dağdan,
güzel gözleri bakıyor taa uzak diyarlardan,
yatıyorum sakınmazlığın pençesinde dünya masasına,
cerrah olmuş zebani yüzlü acizler,
doğruyolar benim güzel ve naif ahirimi,
ve kaplıyor koyu hatlar umut yoksunu bu sadakatimi ...
14 Kasım 2015 Cumartesi
Vakt-i Aciz
Kalbimi zincirlerine bağladım ,
sustum,durdum,dinledim
ve izledim sahte insanların mabedlerini ,
karışmadım katmadım kin,gaflet ve delalet,
nefsime saldırdım hançerledim kendimi,
ama yenemedim yine nefs-i kafiri,
sirenler çalıyor,geliyor adalet vakti,
uzuyor vücudum 1.78’lik bir tahtaya,
desibeller yükseliyor her yaklaştığımda sonsuzluğa,
ekşiyor bazılarının o heybetli yüzleri,
ve yıkanıyor bedenim
parlıyor dünya ahalinin cemaline bazen,sustum,durdum,dinledim
ve izledim sahte insanların mabedlerini ,
karışmadım katmadım kin,gaflet ve delalet,
nefsime saldırdım hançerledim kendimi,
ama yenemedim yine nefs-i kafiri,
sirenler çalıyor,geliyor adalet vakti,
uzuyor vücudum 1.78’lik bir tahtaya,
desibeller yükseliyor her yaklaştığımda sonsuzluğa,
ekşiyor bazılarının o heybetli yüzleri,
ve yıkanıyor bedenim
bazense sararıyor kibrin ve yalanın şehveti gibi,
sinekler konar bazı vakitler bazılarına ise kelebekler,
geliyor kapıların açılma vakti
kimseler söyleniyor ‘ o buydu,şuydu ‘hitapları,
dinin rehberi söylüyor son kelamlarını başımda,
sonrasında geliyor hesabın vakti,
ve atıyorlar kara dedikleri toprağı
toprağın tahtalara vurduğu her vakit,
içimde bir ürperti beliriyor,
ve hatırlatıyor bana o an,
dünyada en aciz kaldığımız vakti
sonrasında esiyor gerçekliğin rüzgarı,
paramparça ediyor bütün duygu ve düşünceleri,
zamanın durduğu an buna diyorlar o vakit,
elveda vakti geliyor ademin gitme vakti,
elveda ve elveda …
8 Kasım 2015 Pazar
Kelam-ı Akvam
Başlangıç vakti hadi bismillah diyelim günümüze,
kaldıralım perdeleri bakalım tertemiz bir gökyüzüne,
karanlık penceremden aydınlıklara atılalım teker teker,
sonrasında hür olan kuşlar gibi süzelim birer birer kainatı,
insanoğlu şaşmıştır yine üzerinde ki kıyafetin külfetine,
kaldıramaz ahiretin manasını o zevk-i sefa kafası ile ,
başlar direnişin hayatla mücadelesi,
takvanın yeteceği bir mananın tahtında,
kefere misali saldırırlar zalimce ahalinin zihnine,
bir sürü sözler geldi geçmişten geleceğe,
öğüttür bugünkü fanilerin her zerresine,
bitmez tükenmez ahirlerin her vakti ,
son nefes kadar keskindir o acı hali,
ilimden,bilimden kaçmış olan adem neferine,
yine yılmaz yine tükenmez iman soldadır insan,
furkan diye bir ulviyat gelmiştir sana ,
kelamlar zenginliği manevi suyun ırmağı,
inseviyetin huzur kapılarının açılış anahtarı,
dönme,sapma şu cihanda sözünden dışarı,
canın çıksında yeme sözünü kafir müşriği gibi,
kalbin dolsun bedirdeki o cengaver sehabeler misali,
sonrasında kaldır kafanı bir bak şu ecelli hayata,
düşün şehadetin zirvesine eren o muktedir erleri,
ve arşa bak hayal et ,yok et kalbinde ki zehri,
misal doğruldun zalimden abdala,
bakarsın getirmişler seni taptığın o toprağa,
düşün taşın boşverme sana gönderilen kelam-ı akvamı,
sana söylemiştir araf süresi 3.ayetinde bütün kaynağı...
kaldıralım perdeleri bakalım tertemiz bir gökyüzüne,
karanlık penceremden aydınlıklara atılalım teker teker,
sonrasında hür olan kuşlar gibi süzelim birer birer kainatı,
insanoğlu şaşmıştır yine üzerinde ki kıyafetin külfetine,
kaldıramaz ahiretin manasını o zevk-i sefa kafası ile ,
başlar direnişin hayatla mücadelesi,
takvanın yeteceği bir mananın tahtında,
kefere misali saldırırlar zalimce ahalinin zihnine,
bir sürü sözler geldi geçmişten geleceğe,
öğüttür bugünkü fanilerin her zerresine,
bitmez tükenmez ahirlerin her vakti ,
son nefes kadar keskindir o acı hali,
ilimden,bilimden kaçmış olan adem neferine,
yine yılmaz yine tükenmez iman soldadır insan,
furkan diye bir ulviyat gelmiştir sana ,
kelamlar zenginliği manevi suyun ırmağı,
inseviyetin huzur kapılarının açılış anahtarı,
dönme,sapma şu cihanda sözünden dışarı,
canın çıksında yeme sözünü kafir müşriği gibi,
kalbin dolsun bedirdeki o cengaver sehabeler misali,
sonrasında kaldır kafanı bir bak şu ecelli hayata,
düşün şehadetin zirvesine eren o muktedir erleri,
ve arşa bak hayal et ,yok et kalbinde ki zehri,
misal doğruldun zalimden abdala,
bakarsın getirmişler seni taptığın o toprağa,
düşün taşın boşverme sana gönderilen kelam-ı akvamı,
sana söylemiştir araf süresi 3.ayetinde bütün kaynağı...
23 Ekim 2015 Cuma
Yanan organ kalp
Kalpte başlayan güzel bir duygunun ateşi,
gözlerinin dünyaya farklı baktığı,
kulaklarında o kişinin seslerinin yankılanması,
uyku vaktinde rüyalarında serüvenlerin yaşanması,
çok gariptir çok naiftir neşe katar hayata,
onu farkedince erirsin elektrik kesilince yakılan mumlar gibi,
farkın vardır sadece aydınlığı onun cemali sağlar hayatında,
bitirir ömrünü kalpteki hızlı çarpıntıların,
anlayamaz derdini kimse bu takvanın,
bilinmezlik araf diyarı gibi sessizlik,
başka uçan kuşların varamadığı uzun bir ağaç gibi,
delirirsin her gün her saniye,
dudaklarında uçuklar kol gezer nöbetçi gibi,
yüzünde ki hatlar dahada gerginleşir o paralı godomonlar gibi,
kalbinde hür dolaşan kelebekleri hissedersin garipçe,
elini uzatırsın mutluluğun evvel organına, duygu ve fikrin savaşı başlar kendi cihanında,
ortalık kaosa döner harap olan halep gibi,
vuku bulamazsın dağılmış duygularına,
ve kılıf uyduramazsın fikrin yobazlığına,
kaçmaya çalışırsın ensenden yakalar aşkın kolu,
atar seni yine her yerde cephesi olan savaşa,
susarsın yalnızlığın depreminde japonya gibi,
ve anlatırsın denizlere,dağlara,kuşlara
gönlüm neden yanıyor be arkadaş neden diye,
günler geçer aylar biter konuşamazsan ömrün gider,
cesaret ya da korkaklık belirler yaşamının geri safhasını .
gözlerinin dünyaya farklı baktığı,
kulaklarında o kişinin seslerinin yankılanması,
uyku vaktinde rüyalarında serüvenlerin yaşanması,
çok gariptir çok naiftir neşe katar hayata,
onu farkedince erirsin elektrik kesilince yakılan mumlar gibi,
farkın vardır sadece aydınlığı onun cemali sağlar hayatında,
bitirir ömrünü kalpteki hızlı çarpıntıların,
anlayamaz derdini kimse bu takvanın,
bilinmezlik araf diyarı gibi sessizlik,
başka uçan kuşların varamadığı uzun bir ağaç gibi,
delirirsin her gün her saniye,
dudaklarında uçuklar kol gezer nöbetçi gibi,
yüzünde ki hatlar dahada gerginleşir o paralı godomonlar gibi,
kalbinde hür dolaşan kelebekleri hissedersin garipçe,
elini uzatırsın mutluluğun evvel organına, duygu ve fikrin savaşı başlar kendi cihanında,
ortalık kaosa döner harap olan halep gibi,
vuku bulamazsın dağılmış duygularına,
ve kılıf uyduramazsın fikrin yobazlığına,
kaçmaya çalışırsın ensenden yakalar aşkın kolu,
atar seni yine her yerde cephesi olan savaşa,
susarsın yalnızlığın depreminde japonya gibi,
ve anlatırsın denizlere,dağlara,kuşlara
gönlüm neden yanıyor be arkadaş neden diye,
günler geçer aylar biter konuşamazsan ömrün gider,
cesaret ya da korkaklık belirler yaşamının geri safhasını .
Ya mümin
Hayat çok kısa be arkadaş,
gözlerini kırpdığın vakit kadar geçici,
uzun selvi bir sevgili kadar incecik,
söz ve görselliğin yetemeyeceği kadar güzel,
yaradanın emaneti alma vaktinin geldiği an,
o zaman der ki adem affet beni yarab,
sığınır hemen reddettiği bütün maneviyatlara,
kuyruğu sıkışan bir kedi gibi mırıldanmaya başlar,
sanarsın ki imanın evvel kaynağı o kişi,
garip birde perde aralanır bir taraf beyaz bir tarafsa karadır,
insanların sadece yaptığı bütün ibadet onadır,
söylediği sözler her zaman onun adaletine sığınır,
ve asla bitmez onun alemde ehli takvası,
müslümanlık kelime oyunlarında ki bulunamayan harfler gibi,
alay edenler var hala hristyanların günah çıkarma muhabbetine,eee sen değil misin ulvi kabeyi döndürdün o kıvama,
kurdun ticareti o ilahi makama,
topraklarının altı günahtan karardı be arap,
allah musibetini veriyor kanatıyor ey arap,
bir tarafta 'welcome to american democracy' diyen mümin,
diğer yanda 'private comrade' hayran,
bölünmüş puzzle'ın en gereken parçası,
maneviyatın sürgülü kapılarının asma kilit ile kapanması,
cihanın kökten dirilmesini engelleyen pis ideolojiler,
bilmezler aydınlığın ne kadar yakıcı olduğunu
giderler yeşil renkli maddi icraata,
yakındır elbet lutuf kaynağı rabbin vakti,
muhakkak ki tamamlanacaktır allah nurunun vakti ...
gözlerini kırpdığın vakit kadar geçici,
uzun selvi bir sevgili kadar incecik,
söz ve görselliğin yetemeyeceği kadar güzel,
yaradanın emaneti alma vaktinin geldiği an,
o zaman der ki adem affet beni yarab,
sığınır hemen reddettiği bütün maneviyatlara,
kuyruğu sıkışan bir kedi gibi mırıldanmaya başlar,
sanarsın ki imanın evvel kaynağı o kişi,
garip birde perde aralanır bir taraf beyaz bir tarafsa karadır,
insanların sadece yaptığı bütün ibadet onadır,
söylediği sözler her zaman onun adaletine sığınır,
ve asla bitmez onun alemde ehli takvası,
müslümanlık kelime oyunlarında ki bulunamayan harfler gibi,
alay edenler var hala hristyanların günah çıkarma muhabbetine,eee sen değil misin ulvi kabeyi döndürdün o kıvama,
kurdun ticareti o ilahi makama,
topraklarının altı günahtan karardı be arap,
allah musibetini veriyor kanatıyor ey arap,
bir tarafta 'welcome to american democracy' diyen mümin,
diğer yanda 'private comrade' hayran,
bölünmüş puzzle'ın en gereken parçası,
maneviyatın sürgülü kapılarının asma kilit ile kapanması,
cihanın kökten dirilmesini engelleyen pis ideolojiler,
bilmezler aydınlığın ne kadar yakıcı olduğunu
giderler yeşil renkli maddi icraata,
yakındır elbet lutuf kaynağı rabbin vakti,
muhakkak ki tamamlanacaktır allah nurunun vakti ...
Benim sahnem
Ben istemem parayı çünkü çürütür beni,
neşem gider hüznüm kalır gözüm beklemez,
sevgi,aşk,mutluluk bıraktığım eski bütün sansasyonel fikirler,
içimde bir kıpırtı var yeryüzünde ki sallantılar gibi,
kefen parçalıyor mabedimin derin acıları,
güneş gülüyor tepeden yüzüme ay ise ağlıyor kederime,
kalbim çırpınıyor gayya çukurlarında kalan bir azapzade gibi,
sonbahar yaprakları dökülüyor gömülen her baharımın üstüne,
gitmeye karar veren kırlangıçlar gibi vakti geliyor doğudan,
irdeliyor bütün göz kapaklarımın üstüne tane tane,
sonrasında susuyor eli ayağı kesilen kurbanlık gibi,
gecesinde başlıyor uğultu efektleri,
hakaretler sallıyor bana bazılarının konuşma duyu organları,
bazıları ise dualarında benden bahsediyor şu beşeri cihanda,
dediğim gibi ben garip bir beşer kelamlar yazan,
yazınca anlamlaştıran ve gözlerden akan yaşlara yardım sağlayan,
ama kimseden üstün olmayıp kendi halinde yaşayan,
işte ben yamakoğlu derler köşeden sağdan soldan ortadan,
seviyorum evet insanları ama vicdanını köreltmemiş keskin bıçak olanları,
biraz deliyimdir gözlerimden belli benim kaderim,
çok azda olsa gülerim şu kuklagiller hayatının sahnelerine,
bazense umutluyumdur pollyanna ve diğer masallar gibi,
ama genelde hüzünlüyüm mazoşist sanarsınız sadece aşktan bariz,
sözlerim çok sanatsal kaldı bu şiirde bu kadar kafi,
toprağa gireceğim evet yıllar sonra bu bedenim fani ...
neşem gider hüznüm kalır gözüm beklemez,
sevgi,aşk,mutluluk bıraktığım eski bütün sansasyonel fikirler,
içimde bir kıpırtı var yeryüzünde ki sallantılar gibi,
kefen parçalıyor mabedimin derin acıları,
güneş gülüyor tepeden yüzüme ay ise ağlıyor kederime,
kalbim çırpınıyor gayya çukurlarında kalan bir azapzade gibi,
sonbahar yaprakları dökülüyor gömülen her baharımın üstüne,
gitmeye karar veren kırlangıçlar gibi vakti geliyor doğudan,
irdeliyor bütün göz kapaklarımın üstüne tane tane,
sonrasında susuyor eli ayağı kesilen kurbanlık gibi,
gecesinde başlıyor uğultu efektleri,
hakaretler sallıyor bana bazılarının konuşma duyu organları,
bazıları ise dualarında benden bahsediyor şu beşeri cihanda,
dediğim gibi ben garip bir beşer kelamlar yazan,
yazınca anlamlaştıran ve gözlerden akan yaşlara yardım sağlayan,
ama kimseden üstün olmayıp kendi halinde yaşayan,
işte ben yamakoğlu derler köşeden sağdan soldan ortadan,
seviyorum evet insanları ama vicdanını köreltmemiş keskin bıçak olanları,
biraz deliyimdir gözlerimden belli benim kaderim,
çok azda olsa gülerim şu kuklagiller hayatının sahnelerine,
bazense umutluyumdur pollyanna ve diğer masallar gibi,
ama genelde hüzünlüyüm mazoşist sanarsınız sadece aşktan bariz,
sözlerim çok sanatsal kaldı bu şiirde bu kadar kafi,
toprağa gireceğim evet yıllar sonra bu bedenim fani ...
5 Eylül 2015 Cumartesi
Kanlı diyar hayaleti
Bir kağıt ve kalem var elimde,
Şimdi dolduracağım güzel mutlu hayat sözleri ile,
ama sonra susacağım yemek yerken kafasına bomba düşen ahmet gibi,
sonra yırtacağım kağıt parçalarını uslanmayan çocuk misali,
tekrar yazıp tekrar bozacağım orta doğunun kaderi gibi,
ağır bir yük gemisi gelir akdeniz kıyılarından,
bir araba kalkar suriyenin limanlarından,
sonrasında döner dolaşır altı siyah üstü kırmızı toprakları,
yeryüzü vampir olmuş sanki doymuyor kana,
çileler bitmiyor bu gariban diyarında,
bir tarafda zalim kapital amerika,
diğer yanda devrimin yakan yeri rusya,
plastik bir madde gibi büküp büküp duruyorlar belini bu toprakların,
zulümler dinmiyor bu ahir kafesinin ortasında,
sözler anlatamıyor yapılan zulmün silsilesini,
göz yaşı değil artık kırmızı sıvılar akıyor kayıt organlarından,
avrupalı karışmam der bu kan benim mi diye,
israilse alır mısırını izler bu korku filmini,
müslümanın biri kapatır sınır kapısını diğeri ise satar gardaşını,
365 gün 6 saat devam eder canavarın sesleri,
birer birer düşer toprağa muhammedin askerleri,
bu kitap böyle bitmez deriz bu gavurlara,
bedir ve uhudda yine olmuştunuz mağlup hani,
çanakkale bağlar bizi bütünün zincirine,
dünya savaşıyla böldünüz dini birbirine,
her gün güneş doğuyor evvele,
ay ışığı ise parlatıyor geleceği,
unutma unutturma evvel zamanın şanını,
hadi kalk uyan şimdi ortadoğunun yılmaz çocuğu ...
Şimdi dolduracağım güzel mutlu hayat sözleri ile,
ama sonra susacağım yemek yerken kafasına bomba düşen ahmet gibi,
sonra yırtacağım kağıt parçalarını uslanmayan çocuk misali,
tekrar yazıp tekrar bozacağım orta doğunun kaderi gibi,
ağır bir yük gemisi gelir akdeniz kıyılarından,
bir araba kalkar suriyenin limanlarından,
sonrasında döner dolaşır altı siyah üstü kırmızı toprakları,
yeryüzü vampir olmuş sanki doymuyor kana,
çileler bitmiyor bu gariban diyarında,
bir tarafda zalim kapital amerika,
diğer yanda devrimin yakan yeri rusya,
plastik bir madde gibi büküp büküp duruyorlar belini bu toprakların,
zulümler dinmiyor bu ahir kafesinin ortasında,
sözler anlatamıyor yapılan zulmün silsilesini,
göz yaşı değil artık kırmızı sıvılar akıyor kayıt organlarından,
avrupalı karışmam der bu kan benim mi diye,
israilse alır mısırını izler bu korku filmini,
müslümanın biri kapatır sınır kapısını diğeri ise satar gardaşını,
365 gün 6 saat devam eder canavarın sesleri,
birer birer düşer toprağa muhammedin askerleri,
bu kitap böyle bitmez deriz bu gavurlara,
bedir ve uhudda yine olmuştunuz mağlup hani,
çanakkale bağlar bizi bütünün zincirine,
dünya savaşıyla böldünüz dini birbirine,
her gün güneş doğuyor evvele,
ay ışığı ise parlatıyor geleceği,
unutma unutturma evvel zamanın şanını,
hadi kalk uyan şimdi ortadoğunun yılmaz çocuğu ...
4 Eylül 2015 Cuma
Bir cahilin eseri
çok farklıdır insanoğlu hatasıyla ayıbıyla,
sözler dudaktan çıkarken düşünmez ki derin odalarında,
düşmüş bir nefis illetinin hazına,
her gün bozar kendinde ki doğallığı,
kimi bakar elalemin vucuduna,
kimi ise yatakta zina yapar geleceğin cennet ayaklı adayıyla,
bazılarıda çıldırır o fikriyatın bütün haşmetiyle,
engel olamaz şeytani duyguların zevkine,
düşünemez kabul edemez günah olduğunu,
her gün nefes alırmış gibi devam eder zevk-i sefasına,
kurutur içinde ki açacak olan bahçeleri,
bitirir içinde ki çocuğun ilelebetini,
varsın baksın onun belden aşağı heykeline,
kimi ise gitsin düşsün pisli kuyuların esaretine,
abaza diyilir kısaca toplum bazında bazılarına,
yargılanır insanlar hiyearşik makamlarında,
susmaz durmaz bitmek bilmeyen karışım,
biri rahat olayım der diğeri de sende açık giyinme,
bu dava sürer gider buralardan ahire,
ben çok doydum bu kafirin söylemlerine,
artık son bulsun vursun biri şu dingile,toparlasın artık ulvi baksın aydınlık günün doğuşuna .
sözler dudaktan çıkarken düşünmez ki derin odalarında,
düşmüş bir nefis illetinin hazına,
her gün bozar kendinde ki doğallığı,
kimi bakar elalemin vucuduna,
kimi ise yatakta zina yapar geleceğin cennet ayaklı adayıyla,
bazılarıda çıldırır o fikriyatın bütün haşmetiyle,
engel olamaz şeytani duyguların zevkine,
düşünemez kabul edemez günah olduğunu,
her gün nefes alırmış gibi devam eder zevk-i sefasına,
kurutur içinde ki açacak olan bahçeleri,
bitirir içinde ki çocuğun ilelebetini,
varsın baksın onun belden aşağı heykeline,
kimi ise gitsin düşsün pisli kuyuların esaretine,
abaza diyilir kısaca toplum bazında bazılarına,
yargılanır insanlar hiyearşik makamlarında,
susmaz durmaz bitmek bilmeyen karışım,
biri rahat olayım der diğeri de sende açık giyinme,
bu dava sürer gider buralardan ahire,
ben çok doydum bu kafirin söylemlerine,
artık son bulsun vursun biri şu dingile,toparlasın artık ulvi baksın aydınlık günün doğuşuna .
30 Ağustos 2015 Pazar
Kaybolan ümitlerin ışığı
Gecelerden yine bir gün pazar,
sesler irdeleniyor kulaklarımın zarlarında,
nidalar geliyor yurdun dört bir yanından,
haberler yakıyor vatan anaların yüreğini,
hainler bağırıyolar kahpe inlerinde,
dedelerin ahiri zedeleniyor kutsal topraklarda,
bir tarafta yeni dünya düzeni,
diğer yanda mazlum müslüman neferi,
yıkılıyor dünyalar başımıza her vakit,
ne lugat anlatabiliyor ne de betimleniyor bu acı,
doğuda var gafletli ermeni köpekleri,
batıda var yunan gavur uşakları,
filistindede ağlıyor küçük seyidim sokakta,
doğu türkistanımda kürşatım yatıyor kanlı topraklarda,
ölüyor evveli kuvvetli allahın askerleri,
vatan uğruna veriyor bu canları,
bölmeye çalışır organ gibi kafir yahudi bıçağı,
amerikansa para konuşturur gariban diyarlarda,
1915 te çanakkale gelir akla,
sonrasında vatan,millet,sakarya,
inim inim inler bütün düzenin karşısında,
Bir kuru ekmekle mermisiz silahıyla,
vatana kurban gitti dedelerimiz evveliyatta,
şimdilerde ise asimine olmuş bir milletle,
dalar gideriz hayallerle o saçma rüyalara,
geçmişte kalmış öter kafa bir yandan,
diğeri ise koşturur ben cumhuriyet çocuğuyum diye,
unuttuk şanlı soy hatıratlarını,
kaybolduk nefs-i kafirin karanlığında,
dinsin artık kan kusan gavurun silahı,
ezan dinmesin bayrak inmesin müslüman coğrafyamda,
kurusun tohumu ebu cehil soyunun,
huzurda yaşasın bu hüzünlü dinin evlatları ...
sesler irdeleniyor kulaklarımın zarlarında,
nidalar geliyor yurdun dört bir yanından,
haberler yakıyor vatan anaların yüreğini,
hainler bağırıyolar kahpe inlerinde,
dedelerin ahiri zedeleniyor kutsal topraklarda,
bir tarafta yeni dünya düzeni,
diğer yanda mazlum müslüman neferi,
yıkılıyor dünyalar başımıza her vakit,
ne lugat anlatabiliyor ne de betimleniyor bu acı,
doğuda var gafletli ermeni köpekleri,
batıda var yunan gavur uşakları,
filistindede ağlıyor küçük seyidim sokakta,
doğu türkistanımda kürşatım yatıyor kanlı topraklarda,
ölüyor evveli kuvvetli allahın askerleri,
vatan uğruna veriyor bu canları,
bölmeye çalışır organ gibi kafir yahudi bıçağı,
amerikansa para konuşturur gariban diyarlarda,
1915 te çanakkale gelir akla,
sonrasında vatan,millet,sakarya,
inim inim inler bütün düzenin karşısında,
Bir kuru ekmekle mermisiz silahıyla,
vatana kurban gitti dedelerimiz evveliyatta,
şimdilerde ise asimine olmuş bir milletle,
dalar gideriz hayallerle o saçma rüyalara,
geçmişte kalmış öter kafa bir yandan,
diğeri ise koşturur ben cumhuriyet çocuğuyum diye,
unuttuk şanlı soy hatıratlarını,
kaybolduk nefs-i kafirin karanlığında,
dinsin artık kan kusan gavurun silahı,
ezan dinmesin bayrak inmesin müslüman coğrafyamda,
kurusun tohumu ebu cehil soyunun,
huzurda yaşasın bu hüzünlü dinin evlatları ...
21 Ağustos 2015 Cuma
Vakt-i vakit
Kaybolan benliğimde sakladım kimsesizliğimi,
üzgün bir çocuk misali uçurdum mutluluk uçurtmalarını,
ve selam verdim yalnızlar şehrine,
sağımda çınlamalar patlıyor,
solumda ise yıkık dökük parça parça hayaller,
yırtıyor kefenini bu garip faniler,
sığmıyor mabed taşının metrekaresine,
daralıyor bu fiiliyat yangınında,
mertebelere yükseliyor hüzün mısralarında,
boş bir arazinin içinden geçen nehir,
yeşeren ağaçların yapraklarını açması,
manasıydı bütün beşeri dünyanın,
bir yanda koşturuyor zevki sefaya,
öbür yanda bakıyor iyilik aynası yüzüne,
simsiyah zifiri bir karanlık çökerken kendine,
parlatıyor asi ruhu ile müstakbel ölümü,
koparılamayan zincirin en büyük halkası,
yutar seni dibi olmayan girdap gibi derinlik,
sönersin son dal sigaranın kendisi gibi,
çok gördük çok gezdik lafları kaldı eskide,
yaşlılar artık bakarlar ölüm meleğine,
son dakikakaların betimleyici karesinde,
uzanır eller semaya korku hükmü bütünüyle,
mesleği olmuş kirli çamaşır nefislerin,
temizlenmez bu pislik saf sularda,
yoksul olmuş iyilik kapısı kalplerde,
bitmez tükenmez bütün bu ahirlerde ...
üzgün bir çocuk misali uçurdum mutluluk uçurtmalarını,
ve selam verdim yalnızlar şehrine,
sağımda çınlamalar patlıyor,
solumda ise yıkık dökük parça parça hayaller,
yırtıyor kefenini bu garip faniler,
sığmıyor mabed taşının metrekaresine,
daralıyor bu fiiliyat yangınında,
mertebelere yükseliyor hüzün mısralarında,
boş bir arazinin içinden geçen nehir,
yeşeren ağaçların yapraklarını açması,
manasıydı bütün beşeri dünyanın,
bir yanda koşturuyor zevki sefaya,
öbür yanda bakıyor iyilik aynası yüzüne,
simsiyah zifiri bir karanlık çökerken kendine,
parlatıyor asi ruhu ile müstakbel ölümü,
koparılamayan zincirin en büyük halkası,
yutar seni dibi olmayan girdap gibi derinlik,
sönersin son dal sigaranın kendisi gibi,
çok gördük çok gezdik lafları kaldı eskide,
yaşlılar artık bakarlar ölüm meleğine,
son dakikakaların betimleyici karesinde,
uzanır eller semaya korku hükmü bütünüyle,
mesleği olmuş kirli çamaşır nefislerin,
temizlenmez bu pislik saf sularda,
yoksul olmuş iyilik kapısı kalplerde,
bitmez tükenmez bütün bu ahirlerde ...
20 Ağustos 2015 Perşembe
Sönen ışık
Yaşanmamış ümitlerin her baharında solar bir ömür,
gözler süzülür ufuk perdelerin arkasına, günler kararır solar yaprakların altında,
sözler kıyafet misali kapatır insan ayıbını,
kalp kaldırır her kin ve nefret dalgasını gururla,
söz zikredilmişse biten bir fırtına sonrasında,
diyecek bir laf kalmamıştır insan lugatında,
kimi dağlar deler kimi koşar çöl ortalarında,
aşk için harap olmuştur bu maddiyat dünyasında,
kaldıramaz ademoğlu bu anlamlı sözün manasını,
sanki savaş ortası dağılmış siper toprağı,
dağılır birer birer akıl mantık ve karmaşık ağır duygular,
anlam yitirdi gün ışığı soldu vicdan diyarımda,
başlangıçlar oldu boyutun karanlık maneviyatı,
şimdi ise hayallere karşı bir isyan vakti,elveda sözcükleri yankılanır kalbinin tam ortasında ...
gözler süzülür ufuk perdelerin arkasına, günler kararır solar yaprakların altında,
sözler kıyafet misali kapatır insan ayıbını,
kalp kaldırır her kin ve nefret dalgasını gururla,
söz zikredilmişse biten bir fırtına sonrasında,
diyecek bir laf kalmamıştır insan lugatında,
kimi dağlar deler kimi koşar çöl ortalarında,
aşk için harap olmuştur bu maddiyat dünyasında,
kaldıramaz ademoğlu bu anlamlı sözün manasını,
sanki savaş ortası dağılmış siper toprağı,
dağılır birer birer akıl mantık ve karmaşık ağır duygular,
anlam yitirdi gün ışığı soldu vicdan diyarımda,
başlangıçlar oldu boyutun karanlık maneviyatı,
şimdi ise hayallere karşı bir isyan vakti,elveda sözcükleri yankılanır kalbinin tam ortasında ...
19 Ağustos 2015 Çarşamba
Özlem vakti
Karmaşık hayatların sentezi misali yolum,
yorgun bir babanın yatağa uzanışı kadar naif,
bir öğrencinin final haftasının gelmesi kadar kaçınılmaz,
kalbim kafes diyarların 3 boyutlu resmi,
susuyorum derince izliyorum geçen perde kareleri,
gülümsüyorum yok olan umutlarımın ardından,
ve yakıyorum sigaramı engin denizlerin uğultusuna karşı,
duyularım bitap düşmüş bir asker misali,
sözlerim ise kırık dökük cam parçaları,
ipsiz sapsız bir delikanlının hayat hikayesi gibi,
varoluş yokoluş arasında kalan bilinmezlik,
marianas çukuru kadar derin manalar,
anlamsız kalan günlerin desibelleri,
buram buram kokuyor acının her tadı,
yıpratıyor çehremin her cm yanını,
fısıldıyorum kabir aleminden ruhlara,
söylüyoruz dostlar kervan şarkısını,
sonrasında dağılan yapboz parçaları gibi ayrılıyoruz,
yaşanılmayacak hatıraların ışığında...
yorgun bir babanın yatağa uzanışı kadar naif,
bir öğrencinin final haftasının gelmesi kadar kaçınılmaz,
kalbim kafes diyarların 3 boyutlu resmi,
susuyorum derince izliyorum geçen perde kareleri,
gülümsüyorum yok olan umutlarımın ardından,
ve yakıyorum sigaramı engin denizlerin uğultusuna karşı,
duyularım bitap düşmüş bir asker misali,
sözlerim ise kırık dökük cam parçaları,
ipsiz sapsız bir delikanlının hayat hikayesi gibi,
varoluş yokoluş arasında kalan bilinmezlik,
marianas çukuru kadar derin manalar,
anlamsız kalan günlerin desibelleri,
buram buram kokuyor acının her tadı,
yıpratıyor çehremin her cm yanını,
fısıldıyorum kabir aleminden ruhlara,
söylüyoruz dostlar kervan şarkısını,
sonrasında dağılan yapboz parçaları gibi ayrılıyoruz,
yaşanılmayacak hatıraların ışığında...
17 Temmuz 2015 Cuma
Zamanın durduğu an
Ayak parmaklarımdan başladı ruhumun emilişi,
gözlerim kararıyordu ışıkların altında,
bir bir gözümün önünden geçiyordu ahirim,
sessizlik vardı puslu bir hava,
çakalların ulumalarını hissettiriyordu çınlamalar,
böğrüm sıkışıyordu tonlarca demirin altında kalmışcasına,
ellerimde yokluk hissetmeye başladım hayasızca,
dilim dönmüyordu kepenkleri indirilmiş dükkan misali,
kalbimin içinde akdeniz yangınları,
binlerce yok olan ağaçlar değil umutlarımdı biliyordum,
garip bir parıltı beliriyordu baş ucumda,
çekiliyordu bedenim farklı bir ulviyata,
manasını çözemediğim bir fiiliyat,
siyah beyazdı antika bir gramafon figürü misali,
hafiflemişti bu emanet bedenim sanki,
yardımsız bir savaşdı bu cephesi olmayan,
son gecemde azraile meydan okumuşcasına çırpınıyordum,
kan çanağı gözlerim kapanıyordu sahne sonları gibi,
unutamadığım zevki hüsranlar izliyordum arafların altında,
af denilen bir kelime vardı nerde bu adalet sözü beliriyordu,
gitmek istemeyen bir yobazlık manasının perfonmansı sergileniyordu,
oscar ödüllerinde en iyi oyuncu sanki,
titriyordum soğuk suların altında kalmışcasına,
istemiyordum tamda bir dolunay akşamıydı,
dilek tutsam kabul olmaz çünkü sonumdu,
uçurumdan aşağıya yuvarlandım o anda,
gri yağmur perdesi kalktı ve beyazlıklar canlandı bütün gerçekliklerin,
2 ye ayrılan bütünün minyatürü ...
gözlerim kararıyordu ışıkların altında,
bir bir gözümün önünden geçiyordu ahirim,
sessizlik vardı puslu bir hava,
çakalların ulumalarını hissettiriyordu çınlamalar,
böğrüm sıkışıyordu tonlarca demirin altında kalmışcasına,
ellerimde yokluk hissetmeye başladım hayasızca,
dilim dönmüyordu kepenkleri indirilmiş dükkan misali,
kalbimin içinde akdeniz yangınları,
binlerce yok olan ağaçlar değil umutlarımdı biliyordum,
garip bir parıltı beliriyordu baş ucumda,
çekiliyordu bedenim farklı bir ulviyata,
manasını çözemediğim bir fiiliyat,
siyah beyazdı antika bir gramafon figürü misali,
hafiflemişti bu emanet bedenim sanki,
yardımsız bir savaşdı bu cephesi olmayan,
son gecemde azraile meydan okumuşcasına çırpınıyordum,
kan çanağı gözlerim kapanıyordu sahne sonları gibi,
unutamadığım zevki hüsranlar izliyordum arafların altında,
af denilen bir kelime vardı nerde bu adalet sözü beliriyordu,
gitmek istemeyen bir yobazlık manasının perfonmansı sergileniyordu,
oscar ödüllerinde en iyi oyuncu sanki,
titriyordum soğuk suların altında kalmışcasına,
istemiyordum tamda bir dolunay akşamıydı,
dilek tutsam kabul olmaz çünkü sonumdu,
uçurumdan aşağıya yuvarlandım o anda,
gri yağmur perdesi kalktı ve beyazlıklar canlandı bütün gerçekliklerin,
2 ye ayrılan bütünün minyatürü ...
Başlangıcın sonu
Yüzüne kapanan kapıların uğultusu,
ızdırabın ruhunu kahredişinin acısı,
lavlarda kaynayan bir insan bedeni sanki,
acıyor dinmiyor bu hissin hazı,
sol yanda olan bu dehşet karartıyor gözü,
ulvilik taslayan modernlik yobazlıkları,
istismarcı bir tavır hükmü ile,
tırmanıyor ahirin ve ecelin zirvesine,
keder yoldaşı olan bu inseviyetin,
mabed istemez hiçbir vakit cihanda,
okyanus akıntılarının yıktığı dalgakıranlar,
parçalara bölünmüş dünya kıtası,
ve cennette ki yasak meyve hükmü,
unutulmuş benliklerin buharlaşması kadar duygusal,
sözlerin bile kaldıramayacağı büyük bir yük,
maneviyatın altın kapılarının mühürlenmesi,
elden ayaktan kesilen bir bedenin acizliği,
rabbim sen yarattın sen alırsın,
ne takva yeter ilmine ne de erdem,
koskoca alemin ben bir garip beşeri,
hem şaşarım hem hatalıyım,
hem aldanırım hem utanmam,
yok oluşa giden bu yol şeridi,
tedavisi olmayan bir dünyevi evam,
salgınlarla hucum etti ademoğlu neferine,
hayasızca kabullendi bu maddiyatı,
ve geri döndü iblisin fısıltısı,
nefs-i kafir sürükledi dedi ulvi,
unuttu imanın kaynağı evvel organını,
artık sönen bir alevin son feryatları,
harap olan şehirlerin ıssızlığı,
sonun kaçınılmaz vuslatı,
bitti işte hayali yaşamın temeli ..
ızdırabın ruhunu kahredişinin acısı,
lavlarda kaynayan bir insan bedeni sanki,
acıyor dinmiyor bu hissin hazı,
sol yanda olan bu dehşet karartıyor gözü,
ulvilik taslayan modernlik yobazlıkları,
istismarcı bir tavır hükmü ile,
tırmanıyor ahirin ve ecelin zirvesine,
keder yoldaşı olan bu inseviyetin,
mabed istemez hiçbir vakit cihanda,
okyanus akıntılarının yıktığı dalgakıranlar,
parçalara bölünmüş dünya kıtası,
ve cennette ki yasak meyve hükmü,
unutulmuş benliklerin buharlaşması kadar duygusal,
sözlerin bile kaldıramayacağı büyük bir yük,
maneviyatın altın kapılarının mühürlenmesi,
elden ayaktan kesilen bir bedenin acizliği,
rabbim sen yarattın sen alırsın,
ne takva yeter ilmine ne de erdem,
koskoca alemin ben bir garip beşeri,
hem şaşarım hem hatalıyım,
hem aldanırım hem utanmam,
yok oluşa giden bu yol şeridi,
tedavisi olmayan bir dünyevi evam,
salgınlarla hucum etti ademoğlu neferine,
hayasızca kabullendi bu maddiyatı,
ve geri döndü iblisin fısıltısı,
nefs-i kafir sürükledi dedi ulvi,
unuttu imanın kaynağı evvel organını,
artık sönen bir alevin son feryatları,
harap olan şehirlerin ıssızlığı,
sonun kaçınılmaz vuslatı,
bitti işte hayali yaşamın temeli ..
7 Temmuz 2015 Salı
İllegallik öyküsü
Amansız satırların başlangıcındayım şu aralar,
refahsız geceler nefesim daralıyor,
her gece balkonumdan bakıyorum yüce dağlara,
bir elimde kalemim bir tarafta dostum tütün,
gözlerim o gökkuşaklarında kaldı,
ama hep karanlıktı etrafım zifiri,
arafın dibine vurdum ayyaş insanlar gibi,
umutlar soğuk ormanlarda tek başına kalan bir vaşak,
sözlerimse son demlerini yaşayan bir ihtiyar,
haykırışlar 2 kulakçıklı organımda kaldı,
ben artık acılara müptezel oldum,
mutluluk sen bana deplasman takımı gibi geldin,
çektiğin şutlar mermi gibiydi,
beynimdem ve hayallerimden vuruldum,
aptal bir ot gibi elimden gidenlere baktım,
yaşama sevincimi kirli çamaşır sepetine attım ,
hislerim artık umursamaz bir cahillik,
vuslatımın desibeli kulaklarımda ödem oluşturdu,
benliğimin iç savaşı cihan harplerine bedel, yarınlarımı yok ettim attığım adımlarla,
merak ettim sevginin mutlak gücünü lugatımda,
burjuva mahallesinin varoş evveliyatı canlandı hayallerimde,
bunlarla oynarken küller alev aldı şu anlarda,
istesemde geri dönemem mahvettim bu gençliğimi,
hayat size güzel aldırmayın bakın zevkinize pembe diziler gibi,
bense yalnız kalan bir berduş şehr-i vukuda,
hasretim eski benliğimin düşlerine,
soruyorum şimdi keyf-i alemin cennetine,
ben neden bağımlıyım bu harap dökük duygulara diye,
yine sustum ve yutkundum iğrenç tadları,
hazlarım kağıt parçasına sıkışmış sözlerim,
dört duvarın üstüme gelişinin gerilimi,
ve usulsuzca acının kafein gibi güzelliği,
kesiyorum artık bu matineyi,
mutlu biten sonlara karşı bir illegallik,
marjinalliğin vucut bulmuş şekli ile,
gülümsüyorum karşımda ki benden farksız eski eve ...
refahsız geceler nefesim daralıyor,
her gece balkonumdan bakıyorum yüce dağlara,
bir elimde kalemim bir tarafta dostum tütün,
gözlerim o gökkuşaklarında kaldı,
ama hep karanlıktı etrafım zifiri,
arafın dibine vurdum ayyaş insanlar gibi,
umutlar soğuk ormanlarda tek başına kalan bir vaşak,
sözlerimse son demlerini yaşayan bir ihtiyar,
haykırışlar 2 kulakçıklı organımda kaldı,
ben artık acılara müptezel oldum,
mutluluk sen bana deplasman takımı gibi geldin,
çektiğin şutlar mermi gibiydi,
beynimdem ve hayallerimden vuruldum,
aptal bir ot gibi elimden gidenlere baktım,
yaşama sevincimi kirli çamaşır sepetine attım ,
hislerim artık umursamaz bir cahillik,
vuslatımın desibeli kulaklarımda ödem oluşturdu,
benliğimin iç savaşı cihan harplerine bedel, yarınlarımı yok ettim attığım adımlarla,
merak ettim sevginin mutlak gücünü lugatımda,
burjuva mahallesinin varoş evveliyatı canlandı hayallerimde,
bunlarla oynarken küller alev aldı şu anlarda,
istesemde geri dönemem mahvettim bu gençliğimi,
hayat size güzel aldırmayın bakın zevkinize pembe diziler gibi,
bense yalnız kalan bir berduş şehr-i vukuda,
hasretim eski benliğimin düşlerine,
soruyorum şimdi keyf-i alemin cennetine,
ben neden bağımlıyım bu harap dökük duygulara diye,
yine sustum ve yutkundum iğrenç tadları,
hazlarım kağıt parçasına sıkışmış sözlerim,
dört duvarın üstüme gelişinin gerilimi,
ve usulsuzca acının kafein gibi güzelliği,
kesiyorum artık bu matineyi,
mutlu biten sonlara karşı bir illegallik,
marjinalliğin vucut bulmuş şekli ile,
gülümsüyorum karşımda ki benden farksız eski eve ...
3 Temmuz 2015 Cuma
Benim babam
evimizin şahı,aydınlıkların belirtisi,saçlarına aklar düşmüş pir adam babam
senin evladın olmaktan gurur duyar bu beden,
geç alsın rabbim beni senden seni benden,
sen yollarımın adımlarını belirleyen ademoğlu,
karanlık gecelerimin ay ışığı,
gözyaşlarımın en büyük nedeni,
uçsuz bucaksız okyanuslarda geminin kaptanı olan adam,
o dev akıntılara karşı göğsünü siper eden nefer,
hayatı boyunca kahpeliklere boyun eğmeyen evvelim,
bende yolcunum bu garip diyarda baba,
senin yelkenine sığınmış bir berduşum,
bakışların dağları eriten bir silüet,
hitapların milyonlarca halkı dizginleyen şansölye misali,
yokluğun kışları içimi üşüten kar,
o hayatı nizama sokan tavırların,
kimselerden medet ummayışının asaleti,
yüce dağlardan esinlenmiş sanki,
girdaplar oluşturan adın ve namın,
beni yokoluşlara iten hastalıkların,
içimde ki feryatların haykırışı,
çökmüş siperlerin içinde yaralı bir asker misali,
sen üzülme babam,
canımın canı,
hayallerimi üstüne kurduğum koca çınar,
unutmadım hastalık yıllarının acılarını,
o hallerin beni kasıp kavuran kuraklık,
boğazımda düğümlenen sözlerin betimlenemeyişi,
unutamıyorum babam toplayamıyorum o kırıntıları,
ne kafa kaldı ne düşünecek ilimim,
senin için kaldım bu şehr-i vukuda,
katlandım o yüzsüz akrabalıklara,
pamuk kalpli dedeler gibisin kemal kaptan,
bana sarılışın beni bitiren sonum,
sen asla bırakma beni mabedlik yoldaşım,
ne kadar kızsanda seni sonsuza dek seveceğim babam,
ne görüntünü ne de güzel tonunu esirgeme bizden ...
26 Haziran 2015 Cuma
Umudun Vuslatı
annem
güneş gibi içimi aydınlatan,
gecenin en karanlığında yollarımı belirleyen,iyiliğimi isteyen cenneti yaşatan kadın;
şakaklarımdan aşağı hissettim onun acılarını,
gözlerimle gördüm hayatla imtihanını,
ben 16'ydım o 38 inde,
kullandığı ilaç parmaklarından başlardı icraata,
dudakları morarır titrerdi yorgan altında,
ne ulviler vardı ne dostları,
kötü gün hümanistleri sahnedeydi o vakit,
solmuş bir çicek gibi bakardım gülüşüne,
içim kalkardı engin denizler gibi,
fırtınalar kopardı kemal kaptanın gözlerinin içinde,
ne sen sorabilirdin ne de bakabilirdin o hiddetli kaşlarının altında ki elmas duyularına,
eski bir evi gıcırtadan rüzgar eserdi evimize,
ardı arkası kesilmezdi kederlerin,
akrabaların fitne söylevleri devam ederdi arkadan,
zebaniler vardı kan bağı olmayıpta hüküm süren
,kan emici doluydu vampir misali maluklar,
dedemin evi onların üzüm bağı olmuştu,
şimdide olduğu gibi,
sonrasında sürdü bu ahengin efektleri,
şarkı misali bitmiyordu dertlerinin notaları,
geldik şimdi 2015 kör insanların dünyasına,
hayat devam ediyor,
annem 43 yaşında evde zelzeleler devam ediyor,
o yaşlanmayan yüzü ile devam ediyor sevmeye,
artık daha da bir aktiv gülüşü,
ipana reklamlarına özenmiş sanki,
o güzel yüzü hiç çökmemiş,
hüdanın bahçesinden koparılan bir gül misali,
oldumu sabah gelir uyandırır evin kadını sonay ahaliyi,
merak etmişimdir rahmetli niye bu adı verdi diye,
şimdi ise büyüdüm anlıyorum bunun manasını,
o bize verilen son ay ışığı,
ailemizin yeşeren güzelliklerin umudu olduğunu ...
güneş gibi içimi aydınlatan,
gecenin en karanlığında yollarımı belirleyen,iyiliğimi isteyen cenneti yaşatan kadın;
şakaklarımdan aşağı hissettim onun acılarını,
gözlerimle gördüm hayatla imtihanını,
ben 16'ydım o 38 inde,
kullandığı ilaç parmaklarından başlardı icraata,
dudakları morarır titrerdi yorgan altında,
ne ulviler vardı ne dostları,
kötü gün hümanistleri sahnedeydi o vakit,
solmuş bir çicek gibi bakardım gülüşüne,
içim kalkardı engin denizler gibi,
fırtınalar kopardı kemal kaptanın gözlerinin içinde,
ne sen sorabilirdin ne de bakabilirdin o hiddetli kaşlarının altında ki elmas duyularına,
eski bir evi gıcırtadan rüzgar eserdi evimize,
ardı arkası kesilmezdi kederlerin,
akrabaların fitne söylevleri devam ederdi arkadan,
zebaniler vardı kan bağı olmayıpta hüküm süren
,kan emici doluydu vampir misali maluklar,
dedemin evi onların üzüm bağı olmuştu,
şimdide olduğu gibi,
sonrasında sürdü bu ahengin efektleri,
şarkı misali bitmiyordu dertlerinin notaları,
geldik şimdi 2015 kör insanların dünyasına,
hayat devam ediyor,
annem 43 yaşında evde zelzeleler devam ediyor,
o yaşlanmayan yüzü ile devam ediyor sevmeye,
artık daha da bir aktiv gülüşü,
ipana reklamlarına özenmiş sanki,
o güzel yüzü hiç çökmemiş,
hüdanın bahçesinden koparılan bir gül misali,
oldumu sabah gelir uyandırır evin kadını sonay ahaliyi,
merak etmişimdir rahmetli niye bu adı verdi diye,
şimdi ise büyüdüm anlıyorum bunun manasını,
o bize verilen son ay ışığı,
ailemizin yeşeren güzelliklerin umudu olduğunu ...
25 Haziran 2015 Perşembe
Yüzyılın önsözü
Yine gecenin bir yarısı anılarımda dostlar var,
sırtından vuran paraya satan fedakarlar,
kimsenin ayıbını suretine vuracak kadar kolay olmadı,
garip bir paradoks tezatlıklar galip,
doğru söyleyenin düşmanı çok,
yalancıların dostu var baya,
5 10 25 lira tamamdır bak işine arkadaş,
fikriyatlar sahte fiiliyatlar gerçek,
sırtından gambazlamak adamlık markası,
şu vitrinlerde duran pahalı cisimler gibi,
yoldaşlık çağrıları vardı 45'den 90'a kadar,
batıda ise arkadaşlık derler adına,
dünya bahtsız bir bedevi sanki,
kahpe kişilikler kirletir bu cenneti,
her zaman iyiler kazanırmış hayallerde,
onlar eskide kaldı be ahbabım,
dönem olmuş kapitalist mali işler,
maneviyat işi reklam panolarında ki uyduruk görseller,
bıkan sıkar kafasına bu cihanda,
kimiside aşk bataklığına yapışıp kalır,
eskiden güzeldi dostluk kervanları,
şimdi ise o kerhanelerden farkı kalmamış bu işlevin,
sözlerim yine anonim malukatlara,
kafasına maddilik girenler kahrolsun 2 tarafta,
mabedine tapan kişiliklerde vardı önümüzde,
ama satmadık 3 kuruşa kalleşe,
sözler kulakta küpe çağı bitti artık,
adamlık yerde ki iğrenç balgam vizyonu,
pis lanet yaşanmazlık yetisi,
elbet görecektir aydınlığın acısını,
boşverin dünyevi tadımların çağrısını ,
bırakın madamları dik yürüyün sokakta,
elbet yüzün gülecektir kabri alemde ...
sırtından vuran paraya satan fedakarlar,
kimsenin ayıbını suretine vuracak kadar kolay olmadı,
garip bir paradoks tezatlıklar galip,
doğru söyleyenin düşmanı çok,
yalancıların dostu var baya,
5 10 25 lira tamamdır bak işine arkadaş,
fikriyatlar sahte fiiliyatlar gerçek,
sırtından gambazlamak adamlık markası,
şu vitrinlerde duran pahalı cisimler gibi,
yoldaşlık çağrıları vardı 45'den 90'a kadar,
batıda ise arkadaşlık derler adına,
dünya bahtsız bir bedevi sanki,
kahpe kişilikler kirletir bu cenneti,
her zaman iyiler kazanırmış hayallerde,
onlar eskide kaldı be ahbabım,
dönem olmuş kapitalist mali işler,
maneviyat işi reklam panolarında ki uyduruk görseller,
bıkan sıkar kafasına bu cihanda,
kimiside aşk bataklığına yapışıp kalır,
eskiden güzeldi dostluk kervanları,
şimdi ise o kerhanelerden farkı kalmamış bu işlevin,
sözlerim yine anonim malukatlara,
kafasına maddilik girenler kahrolsun 2 tarafta,
mabedine tapan kişiliklerde vardı önümüzde,
ama satmadık 3 kuruşa kalleşe,
sözler kulakta küpe çağı bitti artık,
adamlık yerde ki iğrenç balgam vizyonu,
pis lanet yaşanmazlık yetisi,
elbet görecektir aydınlığın acısını,
boşverin dünyevi tadımların çağrısını ,
bırakın madamları dik yürüyün sokakta,
elbet yüzün gülecektir kabri alemde ...
1 Haziran 2015 Pazartesi
Nefs-i Nesil
biri yalan der biri ukala,birinde fitne biri saf,
illetse pis illet,
mahşerde görülcek hesap,
boşverin dünyevi tadımların hazını,
düşünün bugün ne yaptım cihanda diye,
unuttun sen geçmişi ey ademoğlu,
hüda her yerde görür yaptığın fiiliyatları,
ister sultan ol ister kral,
herkes eşittir mahşerde elbet,
sattın din gardaşını dünyeviye,
aldın ağzına maneviyat suyünü,
saçtın bir ulvi adem gibi,
şeytanı kattın günahına unuttun nefsi kafiri,
uzaklaştın manadan kapitalizmle,
olmadı sosyalist derler namına,
mezhep dedin düştük mü ayrı,
ayrı gayrı olmazdı hani kardeştik ulvi,
kağıt sattı adamlığı müşriğe,
müminlik ağzında ki yalan fiiliyat kaldı be insan ....
illetse pis illet,
mahşerde görülcek hesap,
boşverin dünyevi tadımların hazını,
düşünün bugün ne yaptım cihanda diye,
unuttun sen geçmişi ey ademoğlu,
hüda her yerde görür yaptığın fiiliyatları,
ister sultan ol ister kral,
herkes eşittir mahşerde elbet,
sattın din gardaşını dünyeviye,
aldın ağzına maneviyat suyünü,
saçtın bir ulvi adem gibi,
şeytanı kattın günahına unuttun nefsi kafiri,
uzaklaştın manadan kapitalizmle,
olmadı sosyalist derler namına,
mezhep dedin düştük mü ayrı,
ayrı gayrı olmazdı hani kardeştik ulvi,
kağıt sattı adamlığı müşriğe,
müminlik ağzında ki yalan fiiliyat kaldı be insan ....
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)