21 Ağustos 2015 Cuma

Vakt-i vakit

Kaybolan benliğimde sakladım kimsesizliğimi,
üzgün bir çocuk misali uçurdum mutluluk uçurtmalarını,
ve selam verdim yalnızlar şehrine,
sağımda çınlamalar patlıyor,
solumda ise yıkık dökük parça parça hayaller,
yırtıyor kefenini bu garip faniler,
sığmıyor mabed taşının metrekaresine,
daralıyor bu fiiliyat yangınında,
mertebelere yükseliyor hüzün mısralarında,
boş bir arazinin içinden geçen nehir,
yeşeren ağaçların yapraklarını açması,
manasıydı bütün beşeri dünyanın,
bir yanda koşturuyor zevki sefaya,
öbür yanda bakıyor iyilik aynası yüzüne,
simsiyah zifiri bir karanlık çökerken kendine,
parlatıyor asi ruhu ile müstakbel ölümü,
koparılamayan zincirin en büyük halkası,
yutar seni  dibi olmayan girdap gibi derinlik,
sönersin son dal sigaranın kendisi gibi,
çok gördük çok gezdik lafları kaldı eskide,
yaşlılar artık bakarlar ölüm meleğine,
son dakikakaların betimleyici karesinde,
uzanır eller semaya korku hükmü bütünüyle,
mesleği olmuş kirli çamaşır nefislerin,
temizlenmez bu pislik saf sularda,
yoksul olmuş iyilik kapısı kalplerde,
bitmez tükenmez bütün bu ahirlerde ...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder