Bir ay doğsun geceden sabaha,
Yıldız parlatsın akan kanımı,
Naaşım doğrulsun kıbleye doğru,
Gök girsin kızıl çıksın,
Allaha kurban olayım
Doğurmuş anam beni vatana,
Şehit olmak yazılmış atama,
Kurban olayım o şanlı sancağa,
Gök girsin kızıl çıksın,
Allaha kurban olayım
Her beşere olmaz böyle mükafat,
Benim canım allah yoluna fedakar,
Göklerden gelen tarihim cefakar,
Gök girsin kızıl çıksın,
Allaha kurban olayım
Selalar inletsin bütün akvamı,
Belalar sindiremez bu azamı,
Dindiremez küffar bu tebayı,
Gök girsin kızıl çıksın,
Allaha kurban olayım
Mükafatım ölümdür bu dünyada,
Değişmem hak yolunu aslada,
Kanım sulansın emanet tarlamda,
Gök girsin kızıl çıksın,
Allaha kurban olayım
Ses ver bana toprağın altında ki şehit,
Yatağım yanındır olsun kanımız eşit,
Çekilelim birden ruh-i zeminden semaya,
Gök girsin kızıl çıksın,
Allaha kurban olayım,
Vursunlar beni şu ufacık kalbimden,
Söylesinler tekbirleri hep bir elden,
Sonrasında gömsünler beni evvelden,
Gök girsin kızıl çıksın,
Allaha kurban olayım
Aşık olunmaz mı senin gibi edaya,
Haydi yatırsınlar beni toprağa,
Kavuşayım atalarımla şafağa,
Gök girsin kızıl çıksın,
Allaha kurban olayım
Meydanlarda okunsun kur'anlar,
Ağlamasın o gazi turanlar,
Susmasın güzel ülkemde ezanlar,
Gök girsin kızıl çıksın,
Allaha kurban olayım
Benim soyum şanlıdır eğmez başını,
Saymayın artık o kötü günlerin yaşını,
Kaldırın kılıçları sefer vakti zalime,
Gök girsin kızıl çıksın,
Allaha kurban olayım
Haydi kalksın ayağa müslüman ruhu,
Başlasın adalet için türkün kurtu,
Dalgalansın her yerde ay-yıldız nuru,
Gök girsin kızıl çıksın,
Allaha kurban olayım
22 Aralık 2016 Perşembe
10 Haziran 2016 Cuma
Alem-i beka vakti
Bir ruhi göçtü gözlerimden,
Okundu selalarım kalbimin çehresinde,
Sindi ahirin beyaz silüeti nefsime,
Parça parça hatıralar süzüldü aklıma,
Dün çocuktum bugünse ömür yaşı,
Su gibi geçti hissettiğim suret naaşı,
Ey fani akıl kalmadı hani,
Topraksız gömmesinler kafi,
Sadece sözler kalmaz bu diyarda,
Yazı yazar aslını o gaflı cihanda,
Gözler görür evvelki zamanı,
Hasret bitirdi bu acı akvamı,
Rüzgar gibi esti hayallerin uğultusu,
Ve başladı ebedi yürüyüş ütopyasına,
Sustu adem doğruldu kıbleye,
İndi azam bitti bu şehvette,
Bilmem kaçın zamanı ya da tarihi,
Gelmişse ecel çekilir ruhun külfeti,
Ey paşalar,sultanlar,krallar buna ne çare,
Her beşer tadacak pare pare,
Herkesin tek olduğu o yüce sahne,
İnecek perdeler gökyüzünden tane tane,
Vakit geldimi ruh-i zeminde,
Elveda der adem bu zevk-ü sefa hüviyetine ...
18 Mayıs 2016 Çarşamba
Mavi
Mavi,
En güzel renktir,
Aşkın en açık tonu,
Derdin en naif kolu,
Dünyanın en saf yolu,
Mavi,
Gökyüzü hikmetinin görseli,
İnsan bilmez bu müthiş kudreti,
Sessiz uğultuların yeri,
Bir o kadar da çınlamaların merkezi,
Mavi,
Uçsuz bucaksız akıntının zevki,
Kelamın anlatamadığı duygu seli,
Makberin yalnız kaldığı mevki,
Ölüm sessizliğinin şehveti,
Mavi,
Yoksulun zenginin baktığı perde,
Odur bütün bu kedere çare,
Issız kalyonların sürüklendiği mertebe,
Yalnızlar şehrinin tahtı,
Mavi,
Göğüs kafesimin hapis şehri,
Yeşilin yanında olsa kafi,
Egosuz hatrın tam keyfi,
Yaşamın başlangıç cetveli,
Mavi,
Yok olan bir ressam hayali,
Katledilen duyguların ezeli,
İnsan kaderinin saflığı,
Dipsiz kuyuların aydınlığı,
Mavi,
Hayatımın vizyon matinesi,
İhtiraslarımın oynak görseli,
Huzurumun temsili heyeti,
Gözlerinin yokluğunun kefeni ...
En güzel renktir,
Aşkın en açık tonu,
Derdin en naif kolu,
Dünyanın en saf yolu,
Mavi,
Gökyüzü hikmetinin görseli,
İnsan bilmez bu müthiş kudreti,
Sessiz uğultuların yeri,
Bir o kadar da çınlamaların merkezi,
Mavi,
Uçsuz bucaksız akıntının zevki,
Kelamın anlatamadığı duygu seli,
Makberin yalnız kaldığı mevki,
Ölüm sessizliğinin şehveti,
Mavi,
Yoksulun zenginin baktığı perde,
Odur bütün bu kedere çare,
Issız kalyonların sürüklendiği mertebe,
Yalnızlar şehrinin tahtı,
Mavi,
Göğüs kafesimin hapis şehri,
Yeşilin yanında olsa kafi,
Egosuz hatrın tam keyfi,
Yaşamın başlangıç cetveli,
Mavi,
Yok olan bir ressam hayali,
Katledilen duyguların ezeli,
İnsan kaderinin saflığı,
Dipsiz kuyuların aydınlığı,
Mavi,
Hayatımın vizyon matinesi,
İhtiraslarımın oynak görseli,
Huzurumun temsili heyeti,
Gözlerinin yokluğunun kefeni ...
10 Nisan 2016 Pazar
Beytü'l Hayat
Sus acısın bütün hatıralarım,
Bir sigara gibi yansın kederim,
Çiz oraya bir saf kalbin minyatürünü,
İçinde kor gibi yanan ateşler,
Affedilmeyen bir mahkum ekle,
Ben kendimden nefret ediyorum,
Çok kötü çok akılsız bir neferim,
Her zaman dert ve kederi hak ederim,
Sabah kalkınca sol cenah kabzasında,
Namlular patlar yamak oğlan gazasında,
Her gün ölür ve kalkamaz hürlüğe,
İstemez başka hayaller onu mısralarında,
Adaletin vakti karartır hükmü,
Boyun eğilir azabın şiddetine,
Acısın her yanım tekrardan,
Gönlüm yansın her çift vizyonunda,
Yalnızlık benim sıfatım ömrümde,
Ne takılar ne tamlamalar kurtarmaz beni,
Bırakın gitsin dağılan duygularım,
Gözlerimin kaynasın su pınarları,
Sevilmeyi başaramayan bu mabedimde,
Gömsünler beni ölen kalpler külfetine,
Sadece sükut olsun iniltiler,
Çeksin artık ellerini gök kubbemden,
Yanaşmasın aşkın hiç bir notası,
Hoşlanmasın benden huri yüzlü cellatlar,
Parçalasınlar dört bir yana sevgimi,
Dağıtsınlar dilenen sadakatsizlere,
Demlensin bütün karanlığın güneşi,
Ben gidiyorum seferin maviliğine,
Aydınlıklar selam etmesin yoluma,
Kertilsin artık bütün sancaklarım,
Kesilsin akıbetsiz esen fırtına,
Yıksın beni ecelin tırpanı,
Gülsün bana acizliğim,
Anlatsın bana bilmeyen çocukluğum,
Yeşersin kapalı odamın fidanı,
Oyunlarım kalsın yanımda,
Bir de mehter marşlarım,
Yanaşmayın benim hudutuma,
Hoşlantı alsın toplasın çantasını,
Bakmasın arkasında bıraktığı suikaste,
1 beden 2 odalı organ 1 de özlem ölü,
Ahirler sancılar ve duygular yaralı,
Eyvallah hayatın zirve kutupları,
Haz etmez artık basamaklarım,
Dünya yalanın batsın kursağıma,
Kurutayım bataklık imtiyazlarını,Süreyim çöpü kutunun yanağına,
Ateşlensin ebedi yoldaş sigaram,
Kafamı kaldırdım manzarama,
Karşıda çektirenin en haşmetlisi,
Arkamda tahliye eden acımasız varisi,
Evet cemre düştü karanlık akvamıma,
Teşekkür ediyorum ütopyatik bilinmezlik,
Görüşmemek üzere kalbin neşesi,
Başlasın hüzünün bitmeyen nefesi,
Üflesin musallada yatan göğsüme,
At toprağı bitir artık filmi,
Üzülmedim bu şiir burda bitti .
Bir sigara gibi yansın kederim,
Çiz oraya bir saf kalbin minyatürünü,
İçinde kor gibi yanan ateşler,
Affedilmeyen bir mahkum ekle,
Ben kendimden nefret ediyorum,
Çok kötü çok akılsız bir neferim,
Her zaman dert ve kederi hak ederim,
Sabah kalkınca sol cenah kabzasında,
Namlular patlar yamak oğlan gazasında,
Her gün ölür ve kalkamaz hürlüğe,
İstemez başka hayaller onu mısralarında,
Adaletin vakti karartır hükmü,
Boyun eğilir azabın şiddetine,
Acısın her yanım tekrardan,
Gönlüm yansın her çift vizyonunda,
Yalnızlık benim sıfatım ömrümde,
Ne takılar ne tamlamalar kurtarmaz beni,
Bırakın gitsin dağılan duygularım,
Gözlerimin kaynasın su pınarları,
Sevilmeyi başaramayan bu mabedimde,
Gömsünler beni ölen kalpler külfetine,
Sadece sükut olsun iniltiler,
Çeksin artık ellerini gök kubbemden,
Yanaşmasın aşkın hiç bir notası,
Hoşlanmasın benden huri yüzlü cellatlar,
Parçalasınlar dört bir yana sevgimi,
Dağıtsınlar dilenen sadakatsizlere,
Demlensin bütün karanlığın güneşi,
Ben gidiyorum seferin maviliğine,
Aydınlıklar selam etmesin yoluma,
Kertilsin artık bütün sancaklarım,
Kesilsin akıbetsiz esen fırtına,
Yıksın beni ecelin tırpanı,
Gülsün bana acizliğim,
Anlatsın bana bilmeyen çocukluğum,
Yeşersin kapalı odamın fidanı,
Oyunlarım kalsın yanımda,
Bir de mehter marşlarım,
Yanaşmayın benim hudutuma,
Hoşlantı alsın toplasın çantasını,
Bakmasın arkasında bıraktığı suikaste,
1 beden 2 odalı organ 1 de özlem ölü,
Ahirler sancılar ve duygular yaralı,
Eyvallah hayatın zirve kutupları,
Haz etmez artık basamaklarım,
Dünya yalanın batsın kursağıma,
Kurutayım bataklık imtiyazlarını,Süreyim çöpü kutunun yanağına,
Ateşlensin ebedi yoldaş sigaram,
Kafamı kaldırdım manzarama,
Karşıda çektirenin en haşmetlisi,
Arkamda tahliye eden acımasız varisi,
Evet cemre düştü karanlık akvamıma,
Teşekkür ediyorum ütopyatik bilinmezlik,
Görüşmemek üzere kalbin neşesi,
Başlasın hüzünün bitmeyen nefesi,
Üflesin musallada yatan göğsüme,
At toprağı bitir artık filmi,
Üzülmedim bu şiir burda bitti .
21 Mart 2016 Pazartesi
Kırık Kalpler Klübü
Bir yel esti iz bıraktı gönlümün yelesine,
Alev alev yandı bütün masum hayallerim,
Cemreler gönlümü rahatlatmaz oldu,
Hakettiğimiz şey marifet sayıldı günümüze,
Ceren vakti inledi bütün selalar kıblede,
Söndü okkalı minarenin 21.kubbesi,
Susmaz oldu acı kat kat titretti,
İl ayda olsa yaşanmaz bir çatı üviyetim,
Seneler harp eder şafağın dalgasında,
İndirir beyaz perdeyi gökten yerlere,
Çeker asaleti bütün akvamlardan,
Sükut türer dudaklarımın kasvetinde,
Hasretin mahşeri ulaştı yine kabrime,
Türedi berrinlerin o şehveti mabedde,
Hasat vakti yaklaştı tarlamın çemberine,
Al ey namını yürü burdan gaflet,
Vakit doldu 24 ün şafağında,
Kovulduk arz-u halimizle o cennetül bahçeden,
Semaver yaktık bitmeyen çayımıza,
Üzüldük her olan kübranın mahkemesinde,
Sürülerce duygu yaktık vicdansız kafeste,
Zamanın 25'i parlatır siyahın akını,
Garip bir mısranın çınlayan sesleri,
Hatırlatır bize o bitmeyen ecelleri,
Yok oluşun hazzı sarar çehreyi,
Süzülür ahengiyle timsal kara zırha,
Kalp denen yetim ağlar köşede,
Zebani külfeti dokunur saadetine,
Efrahim parladı bu üzgün surete,
Kalkan olduk yıkılan o ahşaptan kalelere,
Topladık arşın yekün mizahını kedere,
Sürüldük artık arzın iplemez karakterine,
Rol ürettik disiplinsiz yaslı dizginlere,
Üfledik son darbenin garibesine,
Ve parçaları topladık ahirin zirvesinde,
Unutmadık arşın o parıldayan sadakatini,
Yaşattık içimizde yaşanmamış baharların mazisini ...
Alev alev yandı bütün masum hayallerim,
Cemreler gönlümü rahatlatmaz oldu,
Hakettiğimiz şey marifet sayıldı günümüze,
Ceren vakti inledi bütün selalar kıblede,
Söndü okkalı minarenin 21.kubbesi,
Susmaz oldu acı kat kat titretti,
İl ayda olsa yaşanmaz bir çatı üviyetim,
Seneler harp eder şafağın dalgasında,
İndirir beyaz perdeyi gökten yerlere,
Çeker asaleti bütün akvamlardan,
Sükut türer dudaklarımın kasvetinde,
Hasretin mahşeri ulaştı yine kabrime,
Türedi berrinlerin o şehveti mabedde,
Hasat vakti yaklaştı tarlamın çemberine,
Al ey namını yürü burdan gaflet,
Vakit doldu 24 ün şafağında,
Kovulduk arz-u halimizle o cennetül bahçeden,
Semaver yaktık bitmeyen çayımıza,
Üzüldük her olan kübranın mahkemesinde,
Sürülerce duygu yaktık vicdansız kafeste,
Zamanın 25'i parlatır siyahın akını,
Garip bir mısranın çınlayan sesleri,
Hatırlatır bize o bitmeyen ecelleri,
Yok oluşun hazzı sarar çehreyi,
Süzülür ahengiyle timsal kara zırha,
Kalp denen yetim ağlar köşede,
Zebani külfeti dokunur saadetine,
Efrahim parladı bu üzgün surete,
Kalkan olduk yıkılan o ahşaptan kalelere,
Topladık arşın yekün mizahını kedere,
Sürüldük artık arzın iplemez karakterine,
Rol ürettik disiplinsiz yaslı dizginlere,
Üfledik son darbenin garibesine,
Ve parçaları topladık ahirin zirvesinde,
Unutmadık arşın o parıldayan sadakatini,
Yaşattık içimizde yaşanmamış baharların mazisini ...
Sevginin Karanlığı
Bir mart gecesi yeniden doğdum,
Ay ışığı parlattı silüetimi,
Esen soğuk hava dindiremedi gönlümü,
Sen en uzak diyarlarda bir gül,
Ben ise garip çöllerde beşer,
Kıvama gelen gözlerimde süzüldü,
Kalbime düşen korun silintileri,
Zaman durdu ve çakıldı keder yine,
Savruldum yine hayallerin beşiğine,
İzah edemem kendimde ki kaybı,
Durduramam içimde akan aşkı,
Sindiremem kayıp ezgilerin sabahını,
Küsüyorum kendimin yıkık burçlarına,
Uçuyorum kanatsız hayallerime,sayıyorum sona yaklaşan ömrümü,
Kimliksiz kaldım trafomun ışığında,
Tırmalıyor acının akıl almaz nikotini,
Boğazlıyor dudağımda kalan nükteleri,
Soruyor aklım kifayetsiz bedenime,
Sevmek ölümden bile kat kat beter,
Ölümse bu yolda körpe bir değer,
Fedailik vakti gelen duygusal sapmalara karşı,
Dikkat et vurur seni acımasız hissizlik,
Mabed aşina olur kayıp veren canına,Sığınır o fayda etmez hatıralara,
Gelir uğultunun ürpetisi sol yanına,
Kavuşmak ütopyatik bir musalla olur hayatına,
Susar en ince hazların karanlıkta,
Söylenir sallanan bir kavak ağacının yaprağı,
Düşenlerin gününde ip salar kuyulara,
Unutmaz artık acının mevkisini,
Sislenir vurdum duymaz mizahta,
Karamsarlaşır aydınlığın çapında,
Söz verir kururken toprağın hayasızlığına,
Son vakti kaldır şu örtüyü,
Hadi hasret yıprat artık sineyi,
Bitir son darbenle kaynayan sessizliğimi ...
Ay ışığı parlattı silüetimi,
Esen soğuk hava dindiremedi gönlümü,
Sen en uzak diyarlarda bir gül,
Ben ise garip çöllerde beşer,
Kıvama gelen gözlerimde süzüldü,
Kalbime düşen korun silintileri,
Zaman durdu ve çakıldı keder yine,
Savruldum yine hayallerin beşiğine,
İzah edemem kendimde ki kaybı,
Durduramam içimde akan aşkı,
Sindiremem kayıp ezgilerin sabahını,
Küsüyorum kendimin yıkık burçlarına,
Uçuyorum kanatsız hayallerime,sayıyorum sona yaklaşan ömrümü,
Kimliksiz kaldım trafomun ışığında,
Tırmalıyor acının akıl almaz nikotini,
Boğazlıyor dudağımda kalan nükteleri,
Soruyor aklım kifayetsiz bedenime,
Sevmek ölümden bile kat kat beter,
Ölümse bu yolda körpe bir değer,
Fedailik vakti gelen duygusal sapmalara karşı,
Dikkat et vurur seni acımasız hissizlik,
Mabed aşina olur kayıp veren canına,Sığınır o fayda etmez hatıralara,
Gelir uğultunun ürpetisi sol yanına,
Kavuşmak ütopyatik bir musalla olur hayatına,
Susar en ince hazların karanlıkta,
Söylenir sallanan bir kavak ağacının yaprağı,
Düşenlerin gününde ip salar kuyulara,
Unutmaz artık acının mevkisini,
Sislenir vurdum duymaz mizahta,
Karamsarlaşır aydınlığın çapında,
Söz verir kururken toprağın hayasızlığına,
Son vakti kaldır şu örtüyü,
Hadi hasret yıprat artık sineyi,
Bitir son darbenle kaynayan sessizliğimi ...
4 Mart 2016 Cuma
Hür-i Hayat
Bir
gecenin kavli vakti doğan bu müebbet,
mihrimah zamanı bıraktı beni ecelin azrailine,
her gün bir baş gitti gönlümün sarayında,
duvarlarında acı,hüzün ve bir çok kez keder,
kibrit misali yanan bu ömrümün portresi çarpar gözüne,
bir cellat misali katleder beşeri oyunları,
azap çekme vaktidir hayatın kudretli fırtınasında,
dert büyük gelse bile bu dar şehvetli kalbime,
kaftan biçmiş aklımın küçük tevazuları,
sustururlar isyan eden bu arz-u halimi,
perçemlenmiş olan ruhum sığmaz dar külfetine,
bağlı kalamaz bu cihanın zevkli mülkiyetine,
daldırır engin yangınların matine vakitlerine,
bitirir artık gelen akıntının yuvasını,
kapatır bütün insevi hazların kapılarını,
doldurur içini mananın en kudretli aşkıyla,
sindirir bunu bütün kelam-ı akvamıyla,
merhaba der şükrani aydınlık zeminlere,
süzülür bir hür kuşun zerafeti gibi,
muhasara eder şehadetin en büyük zevkine,
doğrulur artık zinhar kıblenin secdesine …
mihrimah zamanı bıraktı beni ecelin azrailine,
her gün bir baş gitti gönlümün sarayında,
duvarlarında acı,hüzün ve bir çok kez keder,
kibrit misali yanan bu ömrümün portresi çarpar gözüne,
bir cellat misali katleder beşeri oyunları,
azap çekme vaktidir hayatın kudretli fırtınasında,
dert büyük gelse bile bu dar şehvetli kalbime,
kaftan biçmiş aklımın küçük tevazuları,
sustururlar isyan eden bu arz-u halimi,
perçemlenmiş olan ruhum sığmaz dar külfetine,
bağlı kalamaz bu cihanın zevkli mülkiyetine,
daldırır engin yangınların matine vakitlerine,
bitirir artık gelen akıntının yuvasını,
kapatır bütün insevi hazların kapılarını,
doldurur içini mananın en kudretli aşkıyla,
sindirir bunu bütün kelam-ı akvamıyla,
merhaba der şükrani aydınlık zeminlere,
süzülür bir hür kuşun zerafeti gibi,
muhasara eder şehadetin en büyük zevkine,
doğrulur artık zinhar kıblenin secdesine …
Küfrani Evvel
Zaman
kırıcıların seraplarında buldum yeşeren tarlamı,
inzibata tutulmuş hayalperest karakterlerin sokağında,
çabaladım o dimdik duran üviyetsiz duygulara karşı,
vakit denizinin girdabında bıraktım kimsesizliğimi,
bir boşluk oluşturdum kalbimin ‘tac mahalinde’
koşturdum sonu gelmeyen vagonların raylarında,
yandım bir güneş gibi karanlığın dibinde,
git gel’ler yaşadım ütopyatik kefenimde,
ve doğdum ankanın karanlık güneşi ile cihana,
kestim artık zeminsiz satırların bağlaç ipini,
kum saatini döndürdüm rüzgarın şiddetine karşı,
ahir artık sarmayı bırakıp yuttu ileriye olan ışıkları,
çıta yükselen karanlığın mihrabında bir geniz,
kokusu ise gülün en kat harman beşeri,
işte yıl’ışıkların perdelerini aralıyor kader,
karanlık artık gösteriyor içinde ki neşeyi,
ruh-i zemin kaskatı kesiliyor bu hasrete,
saklanan iyilik doğuyor karanlık zevcesinden,
ve parlıyor ışıkların yozlaşmış haline,
kötülük ile anılan namı yükseliyor arşa,
ve aydınlatıyor karanlığın güneşi akvamı,
‘Eh’ gaflet sükut ol bu kudrette,
hayal perdemi araladın artık şehvet,
mülküm pir’i apdal sultan han sultan,
gözlerimse karanlıktan aydınlanan kör bir düğüm,
gönlüm serdar-ı ekrem yıl’ışık diyarlarda,
geliyor ahirin hesap vakti gerçek adalette,
başlıyor geri dönüşün zelzesi ey küfrani evvel ….
inzibata tutulmuş hayalperest karakterlerin sokağında,
çabaladım o dimdik duran üviyetsiz duygulara karşı,
vakit denizinin girdabında bıraktım kimsesizliğimi,
bir boşluk oluşturdum kalbimin ‘tac mahalinde’
koşturdum sonu gelmeyen vagonların raylarında,
yandım bir güneş gibi karanlığın dibinde,
git gel’ler yaşadım ütopyatik kefenimde,
ve doğdum ankanın karanlık güneşi ile cihana,
kestim artık zeminsiz satırların bağlaç ipini,
kum saatini döndürdüm rüzgarın şiddetine karşı,
ahir artık sarmayı bırakıp yuttu ileriye olan ışıkları,
çıta yükselen karanlığın mihrabında bir geniz,
kokusu ise gülün en kat harman beşeri,
işte yıl’ışıkların perdelerini aralıyor kader,
karanlık artık gösteriyor içinde ki neşeyi,
ruh-i zemin kaskatı kesiliyor bu hasrete,
saklanan iyilik doğuyor karanlık zevcesinden,
ve parlıyor ışıkların yozlaşmış haline,
kötülük ile anılan namı yükseliyor arşa,
ve aydınlatıyor karanlığın güneşi akvamı,
‘Eh’ gaflet sükut ol bu kudrette,
hayal perdemi araladın artık şehvet,
mülküm pir’i apdal sultan han sultan,
gözlerimse karanlıktan aydınlanan kör bir düğüm,
gönlüm serdar-ı ekrem yıl’ışık diyarlarda,
geliyor ahirin hesap vakti gerçek adalette,
başlıyor geri dönüşün zelzesi ey küfrani evvel ….
20 Şubat 2016 Cumartesi
İnfaz-ı Sükut
2.ayın 20'sinin akşamı kabuğumda,
Sessiz renksiz beyaz duvarların ekranı,
Gönlüme sorulan soruların yanlış cevaplanması,
Bir o kadarda derin düşüncelerin kafamda asılması,
Geçmişi irdeleyen bu koca sahnelerin mizahı,
Canlanıyor küçük odamın her cm2'sinde,
Hegomanya kurmuş olan kara benliğim,
Savaşır ruhu esir olan beyaz hayalimle,
Tek başıma geçen bu zalim vakitler,
Zedeler bütün mihrab giymiş gözlerimi,
Ve büsbütün dünyaya gelmemiş heveslerimi,
Haz artıyor her gıcırdadığında kapım,
Yalnızlık söyleniyor şeytanın avuntusu ile,
Karıştırıyor bütün esası kelamın takvası,
22.yılımdayım bu dört duvarlı hasret kutuda,
Ne seneler ne kefeler ne dertler düştü buraya,
Hançeri saplıyor yaşanmamış umutların sabahında,
Günahlar geldi her gece karanlığında,
Damladı ansızın içeri kapkara cemreler,
Bitmek bilmedi o puslu geceler,
Ömrümü saysak bir yap-boz eder,
O parçalarda bu alanı temsil eder,
Benim hayalim,nefesim,karakterim,
Durmaz artık acının fevri kaygısı,
Direnmez kızgın seslerin hatrına,
Ve sürüp gider bu toprakla gelen ışığa,
Adaletin zamanı sürer o zamanda,
İşte o vakit biter bu infaz-ı sükut ...
Sessiz renksiz beyaz duvarların ekranı,
Gönlüme sorulan soruların yanlış cevaplanması,
Bir o kadarda derin düşüncelerin kafamda asılması,
Geçmişi irdeleyen bu koca sahnelerin mizahı,
Canlanıyor küçük odamın her cm2'sinde,
Hegomanya kurmuş olan kara benliğim,
Savaşır ruhu esir olan beyaz hayalimle,
Tek başıma geçen bu zalim vakitler,
Zedeler bütün mihrab giymiş gözlerimi,
Ve büsbütün dünyaya gelmemiş heveslerimi,
Haz artıyor her gıcırdadığında kapım,
Yalnızlık söyleniyor şeytanın avuntusu ile,
Karıştırıyor bütün esası kelamın takvası,
22.yılımdayım bu dört duvarlı hasret kutuda,
Ne seneler ne kefeler ne dertler düştü buraya,
Hançeri saplıyor yaşanmamış umutların sabahında,
Günahlar geldi her gece karanlığında,
Damladı ansızın içeri kapkara cemreler,
Bitmek bilmedi o puslu geceler,
Ömrümü saysak bir yap-boz eder,
O parçalarda bu alanı temsil eder,
Benim hayalim,nefesim,karakterim,
Durmaz artık acının fevri kaygısı,
Direnmez kızgın seslerin hatrına,
Ve sürüp gider bu toprakla gelen ışığa,
Adaletin zamanı sürer o zamanda,
İşte o vakit biter bu infaz-ı sükut ...
10 Şubat 2016 Çarşamba
Kara Zehir
Ahir zaman kavruluyor güneşten tepside,
Kokuyor acının en pis harmanı bu nezarette,
İlk ışık vardı sonrasında yıl'ışıklar toplaştı,
Gömseler nefsimi kalkar toprağın nefreti,
Ne külfettir ki tahta kurdu gibi yer bitirir bu zinneti,
Doymayan akrostij yüklü insanlık abidesinde,
Yolculuklar başlar adalet ütopyasının kısmetine,
Uzuvlarını hisseden ademin cebelleşme ikramı,
Mahvettirir paranın o küçük şevki ile hasreti,
Zevkler zevcen olur hilkat garibesi kalbinde,
Tekme tokat girerler o saadetine nasip,
Tınlamaz artık korkunun hükmü kalbi,
Kaldırır bütün pembe tozun azmini,
Süsler karanlığın muktedirliği ile kasveti .
Kokuyor acının en pis harmanı bu nezarette,
İlk ışık vardı sonrasında yıl'ışıklar toplaştı,
Gömseler nefsimi kalkar toprağın nefreti,
Ne külfettir ki tahta kurdu gibi yer bitirir bu zinneti,
Doymayan akrostij yüklü insanlık abidesinde,
Yolculuklar başlar adalet ütopyasının kısmetine,
Uzuvlarını hisseden ademin cebelleşme ikramı,
Mahvettirir paranın o küçük şevki ile hasreti,
Zevkler zevcen olur hilkat garibesi kalbinde,
Tekme tokat girerler o saadetine nasip,
Tınlamaz artık korkunun hükmü kalbi,
Kaldırır bütün pembe tozun azmini,
Süsler karanlığın muktedirliği ile kasveti .
7 Ocak 2016 Perşembe
Şaşkın yürekler kervanı
Çıkmaz sokak yakalandın hissiyat,
kaldırım taşları çok soğuk bu aralar,
çıplak yüreğim yürüyemez artık yolunda,
eriyor o muktedir ışıklar altında,
mizahımın kasveti kararttı ömrümü,
eski sokaklar ağlıyorlar ezele,
siniyor karanlığın o şehveti gönüle,
unutulmuyor acıların kat kat darbeleri,
sarıyor matineleri bitmeyen sancılar gibi,
aşkın güneşine sığınan umutsuz beşerler,
yıkanıyor ahmak ıslatan o ateş yağmurunda,
çiziyor bütün sınırlarını uslanmaz ruhuna,
sergiliyor en yüksek perfonmansını kahroluşta,
bekliyor bir güneşin yeniden doğuşunu,
saklanıyor umut dolu sancakların altına,
zorluklara doğru koşuyor devrimsel girdaplarda,
kaldırıyor kurduğu setlerin illetini,
bitiyor ahir zamanın her kıtasında,
doğruluyor benlikler fırtınasının lodosuna,
adlar beğendiriyor 2 kulakçıklı organına,
adalar kuruyor sevginin kutsallığında,
ve kaybediyor acımasız insanların kursağında,
işte hayatın anlam bulamadığı bu hazlarda,
türüyor kahır olan kalp kırıntıları ...
kaldırım taşları çok soğuk bu aralar,
çıplak yüreğim yürüyemez artık yolunda,
eriyor o muktedir ışıklar altında,
mizahımın kasveti kararttı ömrümü,
eski sokaklar ağlıyorlar ezele,
siniyor karanlığın o şehveti gönüle,
unutulmuyor acıların kat kat darbeleri,
sarıyor matineleri bitmeyen sancılar gibi,
aşkın güneşine sığınan umutsuz beşerler,
yıkanıyor ahmak ıslatan o ateş yağmurunda,
çiziyor bütün sınırlarını uslanmaz ruhuna,
sergiliyor en yüksek perfonmansını kahroluşta,
bekliyor bir güneşin yeniden doğuşunu,
saklanıyor umut dolu sancakların altına,
zorluklara doğru koşuyor devrimsel girdaplarda,
kaldırıyor kurduğu setlerin illetini,
bitiyor ahir zamanın her kıtasında,
doğruluyor benlikler fırtınasının lodosuna,
adlar beğendiriyor 2 kulakçıklı organına,
adalar kuruyor sevginin kutsallığında,
ve kaybediyor acımasız insanların kursağında,
işte hayatın anlam bulamadığı bu hazlarda,
türüyor kahır olan kalp kırıntıları ...
Kara Zindan
Kayboluşların merkezi aydınlanmaz çöküş,
sokak lambalarının kenarında uçan kuşlar misali,
yağmur sesinin düzenlediği cesaret savaşı,
kalıplara sığmaz insanın kalp kafesinde,
zindan eder hükmünü zamansız vakitlerde,
kaybolur bencil yaşamının ihtiraslarında,
titrer soğuk yalnızlığın diplerinde,
zevklenir o beyninin kat kat zirvelerinde,
hayallerinde yok olur her günün şafağında,
yeniden hapis olur hür küvesinde,
dillendirir çektiği yükün acısını,
kapatamaz açılan yaralarının boşluğunu,
deşer her saniye yok oluş hatıratlarını,
sendeleyen minyatüründe kelamlar vuku bulmaz,
bakar dağılmış bulutların sakınmazlıklarına,
irdeler çektiği ızdırabın musalla taşını,
toprak çöker artık sinen molozlara,
biter o güzelim mutlu oyunlar ...
sokak lambalarının kenarında uçan kuşlar misali,
yağmur sesinin düzenlediği cesaret savaşı,
kalıplara sığmaz insanın kalp kafesinde,
zindan eder hükmünü zamansız vakitlerde,
kaybolur bencil yaşamının ihtiraslarında,
titrer soğuk yalnızlığın diplerinde,
zevklenir o beyninin kat kat zirvelerinde,
hayallerinde yok olur her günün şafağında,
yeniden hapis olur hür küvesinde,
dillendirir çektiği yükün acısını,
kapatamaz açılan yaralarının boşluğunu,
deşer her saniye yok oluş hatıratlarını,
sendeleyen minyatüründe kelamlar vuku bulmaz,
bakar dağılmış bulutların sakınmazlıklarına,
irdeler çektiği ızdırabın musalla taşını,
toprak çöker artık sinen molozlara,
biter o güzelim mutlu oyunlar ...
Selam Güneş
Patladı ğögün yekün desibeli,
çöktü medeniyetin bahtı kara yüzü,
inledi dünyanın hürri bedeli,
ademler titredi ezelde okunan ecelde,
fısıltılar götürdü artık ak parıltıları,
imgeledi bulutlar cihan selası vaktini,
büzülüp delik ararlar topografya biliminde,
zırlarlar horultulu fikirleriyle etrafta,
gönül zincirinin bağı birleşiyor akvamda,
7 gökten geliyor ahir zamana,
saklanır nefsin külfet sancıları,
keser artık o çirkef seslerini kapital ulviyet,
lütfi der ki bu ezgide adalet,
adem bağırır nerde o dünyevi delalet,
iblis görünmez sancağa bağlar kamçısını,
bırakır seni göbek bağı kesilen bebeler gibi,
başlar divanların mahkeme hakkı,
çeker bütün gafların kara kelamını,
miraçtan gelen o büyük ilim,
parıldar bütün milletlerin suretine,
ve bitirir gavurların kandırmacı oyununu ...
çöktü medeniyetin bahtı kara yüzü,
inledi dünyanın hürri bedeli,
ademler titredi ezelde okunan ecelde,
fısıltılar götürdü artık ak parıltıları,
imgeledi bulutlar cihan selası vaktini,
büzülüp delik ararlar topografya biliminde,
zırlarlar horultulu fikirleriyle etrafta,
gönül zincirinin bağı birleşiyor akvamda,
7 gökten geliyor ahir zamana,
saklanır nefsin külfet sancıları,
keser artık o çirkef seslerini kapital ulviyet,
lütfi der ki bu ezgide adalet,
adem bağırır nerde o dünyevi delalet,
iblis görünmez sancağa bağlar kamçısını,
bırakır seni göbek bağı kesilen bebeler gibi,
başlar divanların mahkeme hakkı,
çeker bütün gafların kara kelamını,
miraçtan gelen o büyük ilim,
parıldar bütün milletlerin suretine,
ve bitirir gavurların kandırmacı oyununu ...
6 Ocak 2016 Çarşamba
Çöküşün Hazzı
Bir kadehin bitiş vakti,
ruhumun mevsimlerinde yaşayan serüvenler,
götürür hükmü verilmiş gönül sarhoşluklarımı,
keser ütopyatik hayalleri,
söndürür başlamamış ışığın silüetini,
botanik hüviyetimin kayboluşu,
seslenir deniz aşırı kimsesizliklere,
olgunlaşan bütün duygularıma vurur vicdanın soğuğu,
kıyamet alameti sergilenir bünyemde,
türeyen aforizmalar kilitler yürek kılıfımı,
parlatır inancın dalgalanan istiklalini,
toprak atıyor hüzün rüzgarları,
gömüyor her vakit sahipsiz yüreğimi,
suyun haram olduğu bu karamda,
ölümsüzlük revizyonu meydanda,
süzülen kağıttan sevgimin kıblesi,
yıkılan ise kabemin okkalı minaresi,
tabu taşlarının düştüğü caddeler,
inim inin yok
oluşumu seyreder,
sendeleyen kafesimin ağırlığında,
bülbülün çamura konması kadar garip,
bitap düşmüş fazilet erdemlerin,
siyahımsı katıksız renkleride kafi,
büsbütün siler ak limanları sükut,
süzme bir yalın kağıt zihin mektebim,
çapası ateşe kapılmış gemimin,
sancağında kusuyorum okyanus külfetleri,
çekiyorum mahur inzibatın çerçevesini,
ve salıyorum ipe gelmiş dizginleri,
ben tartıyorum aşkın sikletini,
aforoz ediyorum kafir sevgi illetini,
yürüyorum azımsanmış yeşilliklere ...
ruhumun mevsimlerinde yaşayan serüvenler,
götürür hükmü verilmiş gönül sarhoşluklarımı,
keser ütopyatik hayalleri,
söndürür başlamamış ışığın silüetini,
botanik hüviyetimin kayboluşu,
seslenir deniz aşırı kimsesizliklere,
olgunlaşan bütün duygularıma vurur vicdanın soğuğu,
kıyamet alameti sergilenir bünyemde,
türeyen aforizmalar kilitler yürek kılıfımı,
parlatır inancın dalgalanan istiklalini,
toprak atıyor hüzün rüzgarları,
gömüyor her vakit sahipsiz yüreğimi,
suyun haram olduğu bu karamda,
ölümsüzlük revizyonu meydanda,
süzülen kağıttan sevgimin kıblesi,
yıkılan ise kabemin okkalı minaresi,
tabu taşlarının düştüğü caddeler,
inim inin yok
oluşumu seyreder,
sendeleyen kafesimin ağırlığında,
bülbülün çamura konması kadar garip,
bitap düşmüş fazilet erdemlerin,
siyahımsı katıksız renkleride kafi,
büsbütün siler ak limanları sükut,
süzme bir yalın kağıt zihin mektebim,
çapası ateşe kapılmış gemimin,
sancağında kusuyorum okyanus külfetleri,
çekiyorum mahur inzibatın çerçevesini,
ve salıyorum ipe gelmiş dizginleri,
ben tartıyorum aşkın sikletini,
aforoz ediyorum kafir sevgi illetini,
yürüyorum azımsanmış yeşilliklere ...
5 Ocak 2016 Salı
Vakt-i Azap
Sussun derin girdaplar,
kurusun gönlümün pınarları,
ahirim kaybolsun aşk kalıntılarında,
etten bedenlerde yaşattığımız kendi hayallerimiz,
bugün parçalıyor sinemizin katlarını,
ve okutuyor selayı en yüksek tepelere,
çınlıyor eskilerin kimsesizliği,
umud sokakta yatan köpek yavrusu kadar mazlum,
inanç ise bir dolunayın batışı,
benliğimde kurgulaşan sahipsizlikler,
biçiyor kalbimin düzlüklerinde ki yeşillikleri,
gözlerim kara görüyor istikbali,
kıyıyor ince ince dağılan duyguları,
dalgalar kaldırmaz bu iskelemin yükünü,
bitiremez ateş içimde olan tonlarca koru,
yakar geçer bütün zihnimin kalıplarını,
ve çıldırtır huzur sancağımın hürriyetini
bakarsın arkaya yalnızlığın kurşunu,
tak diye indirir mutluluk mabedlerini,inler bütün cihanda yokoluşun,
kalkar ayağa nefsin ağır mahkemesi,
yargılar seni bencilliğinin romantizmiyle,
yırtar sığmayan heybetli ilhamı,
dağıtır etrafa uzatır bedeni,
yalvarır melekler haykırarak arşa,
kurar şeytan arafın saatini,
körükler içinde yayılan ızdırabı,
indirir son giyotin azabını,
yok olur tüm gülen yüzlerin esrarı ...
kurusun gönlümün pınarları,
ahirim kaybolsun aşk kalıntılarında,
etten bedenlerde yaşattığımız kendi hayallerimiz,
bugün parçalıyor sinemizin katlarını,
ve okutuyor selayı en yüksek tepelere,
çınlıyor eskilerin kimsesizliği,
umud sokakta yatan köpek yavrusu kadar mazlum,
inanç ise bir dolunayın batışı,
benliğimde kurgulaşan sahipsizlikler,
biçiyor kalbimin düzlüklerinde ki yeşillikleri,
gözlerim kara görüyor istikbali,
kıyıyor ince ince dağılan duyguları,
dalgalar kaldırmaz bu iskelemin yükünü,
bitiremez ateş içimde olan tonlarca koru,
yakar geçer bütün zihnimin kalıplarını,
ve çıldırtır huzur sancağımın hürriyetini
bakarsın arkaya yalnızlığın kurşunu,
tak diye indirir mutluluk mabedlerini,inler bütün cihanda yokoluşun,
kalkar ayağa nefsin ağır mahkemesi,
yargılar seni bencilliğinin romantizmiyle,
yırtar sığmayan heybetli ilhamı,
dağıtır etrafa uzatır bedeni,
yalvarır melekler haykırarak arşa,
kurar şeytan arafın saatini,
körükler içinde yayılan ızdırabı,
indirir son giyotin azabını,
yok olur tüm gülen yüzlerin esrarı ...
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)