Bir yel esti iz bıraktı gönlümün yelesine,
Alev alev yandı bütün masum hayallerim,
Cemreler gönlümü rahatlatmaz oldu,
Hakettiğimiz şey marifet sayıldı günümüze,
Ceren vakti inledi bütün selalar kıblede,
Söndü okkalı minarenin 21.kubbesi,
Susmaz oldu acı kat kat titretti,
İl ayda olsa yaşanmaz bir çatı üviyetim,
Seneler harp eder şafağın dalgasında,
İndirir beyaz perdeyi gökten yerlere,
Çeker asaleti bütün akvamlardan,
Sükut türer dudaklarımın kasvetinde,
Hasretin mahşeri ulaştı yine kabrime,
Türedi berrinlerin o şehveti mabedde,
Hasat vakti yaklaştı tarlamın çemberine,
Al ey namını yürü burdan gaflet,
Vakit doldu 24 ün şafağında,
Kovulduk arz-u halimizle o cennetül bahçeden,
Semaver yaktık bitmeyen çayımıza,
Üzüldük her olan kübranın mahkemesinde,
Sürülerce duygu yaktık vicdansız kafeste,
Zamanın 25'i parlatır siyahın akını,
Garip bir mısranın çınlayan sesleri,
Hatırlatır bize o bitmeyen ecelleri,
Yok oluşun hazzı sarar çehreyi,
Süzülür ahengiyle timsal kara zırha,
Kalp denen yetim ağlar köşede,
Zebani külfeti dokunur saadetine,
Efrahim parladı bu üzgün surete,
Kalkan olduk yıkılan o ahşaptan kalelere,
Topladık arşın yekün mizahını kedere,
Sürüldük artık arzın iplemez karakterine,
Rol ürettik disiplinsiz yaslı dizginlere,
Üfledik son darbenin garibesine,
Ve parçaları topladık ahirin zirvesinde,
Unutmadık arşın o parıldayan sadakatini,
Yaşattık içimizde yaşanmamış baharların mazisini ...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder