4 Mart 2016 Cuma

Küfrani Evvel

Zaman kırıcıların seraplarında buldum yeşeren tarlamı,
inzibata tutulmuş hayalperest karakterlerin sokağında,
çabaladım o dimdik duran üviyetsiz duygulara karşı,
vakit denizinin girdabında bıraktım kimsesizliğimi,
bir boşluk oluşturdum kalbimin ‘tac mahalinde’
koşturdum sonu gelmeyen vagonların raylarında,
yandım bir güneş gibi karanlığın dibinde,
git gel’ler yaşadım ütopyatik kefenimde,
ve doğdum ankanın karanlık güneşi ile cihana,
kestim artık zeminsiz satırların bağlaç ipini,
kum saatini döndürdüm rüzgarın şiddetine karşı,
ahir artık sarmayı bırakıp yuttu ileriye olan ışıkları,
çıta yükselen karanlığın mihrabında bir geniz,
kokusu ise gülün en kat harman beşeri,
işte yıl’ışıkların perdelerini aralıyor kader,
karanlık artık gösteriyor içinde ki neşeyi,
ruh-i zemin kaskatı kesiliyor  bu hasrete,
saklanan iyilik doğuyor karanlık zevcesinden,
ve parlıyor ışıkların yozlaşmış haline,
kötülük ile anılan namı yükseliyor arşa,
ve aydınlatıyor karanlığın güneşi akvamı,
‘Eh’ gaflet sükut ol bu kudrette,
hayal perdemi araladın artık şehvet,
mülküm pir’i apdal sultan han sultan,
gözlerimse karanlıktan aydınlanan kör bir düğüm,
gönlüm serdar-ı ekrem  yıl’ışık diyarlarda,
geliyor ahirin hesap vakti gerçek adalette,
başlıyor geri dönüşün zelzesi ey küfrani evvel ….

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder