17 Temmuz 2015 Cuma

Zamanın durduğu an

Ayak parmaklarımdan başladı ruhumun emilişi,
gözlerim kararıyordu ışıkların altında,
bir bir gözümün önünden geçiyordu ahirim,
sessizlik vardı puslu bir hava,
çakalların ulumalarını hissettiriyordu çınlamalar,
böğrüm sıkışıyordu tonlarca demirin altında kalmışcasına,
ellerimde yokluk hissetmeye başladım hayasızca,
dilim dönmüyordu kepenkleri indirilmiş dükkan misali,
kalbimin içinde akdeniz yangınları,
binlerce yok olan ağaçlar değil umutlarımdı biliyordum,
garip bir parıltı beliriyordu baş ucumda,
çekiliyordu bedenim farklı bir ulviyata,
manasını çözemediğim bir fiiliyat,
siyah beyazdı antika bir gramafon figürü misali,
hafiflemişti bu emanet bedenim sanki,
yardımsız bir savaşdı bu cephesi olmayan,
son gecemde azraile meydan okumuşcasına çırpınıyordum,
kan çanağı gözlerim kapanıyordu sahne sonları gibi,
unutamadığım zevki hüsranlar izliyordum arafların altında,
af denilen bir kelime vardı nerde bu adalet sözü beliriyordu,
gitmek istemeyen bir yobazlık manasının perfonmansı sergileniyordu,
oscar ödüllerinde en iyi oyuncu sanki,
  titriyordum soğuk suların altında kalmışcasına,
istemiyordum tamda bir dolunay akşamıydı,
dilek tutsam kabul olmaz çünkü sonumdu,
uçurumdan aşağıya yuvarlandım o anda,
gri yağmur perdesi kalktı ve beyazlıklar canlandı bütün gerçekliklerin,
2 ye ayrılan bütünün minyatürü ...

Başlangıcın sonu

Yüzüne kapanan kapıların uğultusu,
ızdırabın ruhunu kahredişinin acısı,
lavlarda kaynayan bir insan bedeni sanki,
acıyor dinmiyor bu hissin hazı,
sol yanda olan bu dehşet karartıyor gözü,
ulvilik taslayan modernlik yobazlıkları,
istismarcı bir tavır hükmü ile,
tırmanıyor ahirin ve ecelin zirvesine,
keder yoldaşı olan bu inseviyetin,
mabed istemez hiçbir vakit cihanda,
okyanus akıntılarının yıktığı dalgakıranlar,
parçalara bölünmüş dünya kıtası,
ve cennette ki yasak meyve hükmü,
unutulmuş benliklerin buharlaşması kadar duygusal,
sözlerin bile kaldıramayacağı büyük bir yük,
maneviyatın altın kapılarının mühürlenmesi,
elden ayaktan kesilen bir bedenin acizliği,
rabbim sen yarattın sen alırsın,
ne takva yeter ilmine ne de erdem,
koskoca alemin ben bir garip beşeri,
hem şaşarım hem hatalıyım,
hem aldanırım hem utanmam,
yok oluşa giden bu yol şeridi,
tedavisi olmayan bir dünyevi evam,
salgınlarla hucum etti ademoğlu neferine,
hayasızca kabullendi bu maddiyatı,
ve geri döndü iblisin fısıltısı,
nefs-i kafir sürükledi dedi ulvi,
unuttu imanın kaynağı evvel organını,
artık sönen bir alevin son feryatları,
harap olan şehirlerin ıssızlığı,
sonun kaçınılmaz vuslatı,
bitti işte hayali yaşamın temeli ..

7 Temmuz 2015 Salı

İllegallik öyküsü

Amansız satırların başlangıcındayım şu aralar,
refahsız geceler nefesim daralıyor,
her gece balkonumdan bakıyorum yüce dağlara,
bir elimde kalemim bir tarafta dostum tütün,
gözlerim o gökkuşaklarında kaldı,
ama hep karanlıktı etrafım zifiri,
arafın dibine vurdum ayyaş insanlar gibi,
umutlar soğuk ormanlarda tek başına kalan bir vaşak,
sözlerimse son demlerini yaşayan bir ihtiyar,
haykırışlar 2 kulakçıklı organımda kaldı,
ben artık acılara müptezel oldum,
mutluluk sen bana deplasman takımı gibi geldin,
çektiğin şutlar mermi gibiydi,
beynimdem ve hayallerimden vuruldum,
aptal bir ot gibi elimden gidenlere baktım,
yaşama sevincimi kirli çamaşır sepetine attım ,
hislerim artık umursamaz bir cahillik,
vuslatımın desibeli kulaklarımda ödem oluşturdu,
benliğimin iç savaşı cihan harplerine bedel, yarınlarımı yok ettim attığım adımlarla,
merak ettim sevginin mutlak gücünü lugatımda,
burjuva mahallesinin varoş evveliyatı canlandı hayallerimde,
bunlarla oynarken küller alev aldı şu anlarda,
istesemde geri dönemem mahvettim  bu gençliğimi,
hayat size güzel aldırmayın bakın zevkinize pembe diziler gibi,
bense yalnız kalan bir berduş şehr-i vukuda,
hasretim eski benliğimin düşlerine,
soruyorum şimdi keyf-i alemin cennetine,
ben neden bağımlıyım bu harap dökük duygulara diye,
yine sustum ve yutkundum iğrenç tadları,
hazlarım kağıt parçasına sıkışmış sözlerim,
dört duvarın üstüme gelişinin gerilimi,
ve usulsuzca acının kafein gibi güzelliği,
kesiyorum artık bu matineyi,
mutlu biten sonlara karşı bir illegallik,
marjinalliğin vucut bulmuş şekli ile,
gülümsüyorum karşımda ki benden farksız eski eve ...

3 Temmuz 2015 Cuma

Benim babam

evimizin şahı,aydınlıkların belirtisi,saçlarına aklar düşmüş pir adam babam

senin evladın olmaktan gurur duyar bu beden,
geç alsın rabbim beni senden seni benden,
sen yollarımın adımlarını belirleyen ademoğlu,
karanlık gecelerimin ay ışığı,
gözyaşlarımın en büyük nedeni,
uçsuz bucaksız okyanuslarda geminin kaptanı olan adam,
o dev akıntılara karşı göğsünü siper eden nefer,
hayatı boyunca kahpeliklere boyun eğmeyen evvelim,
bende yolcunum bu garip diyarda baba,
senin yelkenine sığınmış bir berduşum,
bakışların dağları eriten bir silüet,
hitapların milyonlarca halkı dizginleyen şansölye misali,
yokluğun kışları içimi üşüten kar,
o hayatı nizama sokan tavırların,
kimselerden medet ummayışının asaleti,
yüce dağlardan esinlenmiş sanki,
girdaplar oluşturan adın ve namın,
 beni yokoluşlara iten hastalıkların,
içimde ki feryatların haykırışı,
çökmüş siperlerin içinde yaralı bir asker misali,
sen üzülme babam,
canımın canı,
hayallerimi üstüne kurduğum koca çınar,
unutmadım hastalık yıllarının acılarını,
o hallerin beni kasıp kavuran kuraklık,
boğazımda düğümlenen sözlerin betimlenemeyişi,
unutamıyorum babam toplayamıyorum o kırıntıları,
ne kafa kaldı ne düşünecek ilimim,
senin için kaldım bu şehr-i vukuda,
katlandım o yüzsüz akrabalıklara,
pamuk kalpli dedeler gibisin kemal kaptan,
bana sarılışın beni bitiren sonum,
sen asla bırakma beni mabedlik yoldaşım,
ne kadar kızsanda seni sonsuza dek seveceğim babam,
ne görüntünü ne de güzel tonunu esirgeme bizden ...