Bir umut yaktım bu gece,
İğrenç,kötü acıtan bir küf tadında,
Hayallerimin çöp kovasına atılması,
Toprağa ölmeden koyuldum bu vakit,
3,5,7 dal sigara kesmedi bu fukaranın acısını,
bu faturanın bedelinide,
bedenimin diliyle ağlayarak ödedim,
Yine yıkıldım 3 günlük kelebeğin hayatı gibi,
Sıfırdan başlamadım elde kalan sıfır gibi,
Ve son verdim bütün umut kalelerine,
Kapattım artık hür cennet muslukları,
Kestim son siper olan gül goncası bağını,
Kapıldım ihtiras rüzgarlarının cambazlığına,
Dinledim hayali ütopya sevgilerini,
Baktım azabı derin kuyuların diplerine,
Atladım birer birer hüzün mısralarını,
Atlaslar çizdim kavrulmuş kursağıma,
Körükledim içimde ki sönen alevi,
Püskürdüm o heybetli pompei gibi,
Ama sadece bedenim hissetti,
Birde şu dost kervandaşlarım,
Yine kaybettik sınır mertebesinde,
Biz yenik başladık beşer savaşına,
Ezelden gelen yıkıcı sinsiler,
Soktu burunları yine cihan-ı akvamıma,
Son nefes acı geldi kalbime,
Yendi bizi nefis yine,
Bitti artık bu yarının hükmü,
Saydı ecel umutlu günü,
Ve tüketti tütün kalan ömrü ...
21 Aralık 2015 Pazartesi
17 Aralık 2015 Perşembe
Zalimler Zamanı
Bugün size söyleceklerim var,
İnsanlığın en ahir zirvesine,
Körelmiş kalplerin itikat mezheplerine,
Yaşlı bedenlerin mülkiyeti altında,
Gördüm leş et yiyen akbabaları,
Doymak bilmeyen o kağıt yürekleri,
Ve bitmek bilmeyen yaranma tilkilikleri,
9 tahta geldi üstüme sanki o mabedde,ayaklarım gitmek istemiyordu adab-ı muaşeretden,
gömdüler beni nefsime en karanlık diplerine,
ve geldi tabuların yıkılma vakti,
Batan bir geminin ahengi ile,
Seyrediyorum iblise fısıldayanları,
Simsarların yürekli olduğu bu vakitte,
Yıkıldı duygusal kalemin kuleleri,
Katran misali yapışıyordu kelamları,
Sivri dilleri deliyordu mukavva zihnimi,
Deliriyordu kalbimin dava odaları,
Avukatım ezel,
Kurtarıcı eceldi bu mevkilerde,
Işıkların karardığı bu divanda,
Süzülüyordu eski hatıratlar ...
İnsanlığın en ahir zirvesine,
Körelmiş kalplerin itikat mezheplerine,
Yaşlı bedenlerin mülkiyeti altında,
Gördüm leş et yiyen akbabaları,
Doymak bilmeyen o kağıt yürekleri,
Ve bitmek bilmeyen yaranma tilkilikleri,
9 tahta geldi üstüme sanki o mabedde,ayaklarım gitmek istemiyordu adab-ı muaşeretden,
gömdüler beni nefsime en karanlık diplerine,
ve geldi tabuların yıkılma vakti,
Batan bir geminin ahengi ile,
Seyrediyorum iblise fısıldayanları,
Simsarların yürekli olduğu bu vakitte,
Yıkıldı duygusal kalemin kuleleri,
Katran misali yapışıyordu kelamları,
Sivri dilleri deliyordu mukavva zihnimi,
Deliriyordu kalbimin dava odaları,
Avukatım ezel,
Kurtarıcı eceldi bu mevkilerde,
Işıkların karardığı bu divanda,
Süzülüyordu eski hatıratlar ...
Saf Gönül
Adımımı içeriye attığımda sonumun geleceğini bilmiyordum,
Baktım usulca yetim kalbimin ışığına,
Gördüm parıldayan o suretini,
Sen lobut deviriyordun ben ise içimde ki kimsesizlikleri,
Sen gülle atıyordun ben ise güller saçıyordum etrafa,
Sonun vuku bulma hali,
Bitmiş bir ömrün minyatürü,
Dayanamadım bu parıldayan yıldıza,
Yaklaştım o kor bırakan duyularına,
Yırttım içimde ki evvelin hasretini,
Doğruldum senin aydınlığına,
Kör oldum galiba,
Duyamaz,
Bilemez,
Dizginleyemez,
Haller aldı bu benim bedevi halim,
Ev arayan göçmenler gibiyim,
Sığınacak yürek arıyorum,
Ve sen kovuyorsun mabedinden,
O ahenk dolu güzel ashabından,
Tek kalıyorum vuslatın bekarlığında,Yutkunamıyorum engelleyen savunmalarını,
Umud ediyorum batan güneşin divanında,
Her sigara yaktığımda kovanlar sığmıyor gönül torbama,
Çırpınıyorum arafın kuyularından,
Çekiyorsun bütün duygularımı süpürgeler gibi,
Akıl almaz bir maceraya bırakıyorsun öksüzlüğümü,
Aşkın bana ceza mı sanki bu alemde,
Tutuklanıyorum senin lale bahçende,
Ve eriyorum her çayın şekeri gibi,
Sonu gelen bir adem gibi,
Bitsin artık acının takati,
Harap olmasın güzelim siperler,
Dinsin bu hükümsüz dalgalar,
Bir şans ya da esaret ver sinenden,
Alayım darlıklı nefesleri,
Kapılayım mutluluk rüzgarlarına,
Hür olayım cennetül alânda,
Ve uçayım aşkın kervanına ...
Baktım usulca yetim kalbimin ışığına,
Gördüm parıldayan o suretini,
Sen lobut deviriyordun ben ise içimde ki kimsesizlikleri,
Sen gülle atıyordun ben ise güller saçıyordum etrafa,
Sonun vuku bulma hali,
Bitmiş bir ömrün minyatürü,
Dayanamadım bu parıldayan yıldıza,
Yaklaştım o kor bırakan duyularına,
Yırttım içimde ki evvelin hasretini,
Doğruldum senin aydınlığına,
Kör oldum galiba,
Duyamaz,
Bilemez,
Dizginleyemez,
Haller aldı bu benim bedevi halim,
Ev arayan göçmenler gibiyim,
Sığınacak yürek arıyorum,
Ve sen kovuyorsun mabedinden,
O ahenk dolu güzel ashabından,
Tek kalıyorum vuslatın bekarlığında,Yutkunamıyorum engelleyen savunmalarını,
Umud ediyorum batan güneşin divanında,
Her sigara yaktığımda kovanlar sığmıyor gönül torbama,
Çırpınıyorum arafın kuyularından,
Çekiyorsun bütün duygularımı süpürgeler gibi,
Akıl almaz bir maceraya bırakıyorsun öksüzlüğümü,
Aşkın bana ceza mı sanki bu alemde,
Tutuklanıyorum senin lale bahçende,
Ve eriyorum her çayın şekeri gibi,
Sonu gelen bir adem gibi,
Bitsin artık acının takati,
Harap olmasın güzelim siperler,
Dinsin bu hükümsüz dalgalar,
Bir şans ya da esaret ver sinenden,
Alayım darlıklı nefesleri,
Kapılayım mutluluk rüzgarlarına,
Hür olayım cennetül alânda,
Ve uçayım aşkın kervanına ...
6 Aralık 2015 Pazar
Ömür Taşım
Alevli suların köprüsünden koşuyor hayallerim,
susuyor bir mazlumzadenin kaybolan çığlığı gibi,
kaçışıyor içimde eski yeni fikirlerin fırtınası,
yok oluyor yaşadığım bütün manidarlıklar,
hüküm veriyor geçmişin bana intikamı,
söyleniyor garip bir türkünün asaletini,
kalkıyor şaha hırçın atların asiliği gibi,
bakıyor yıkılan surlarımın tadına araf,
acımıyor kırbaçlıyor acıyan her anımı,
damarımda ki kan haram oluyor gönlüme,
sıkışıyor anlamsız kişiliklerin daraltıları,
başlıyor yok oluşun ilk cm ayakları,
ve çekiliyor geleceğin ışıkları o bonkör sahnelerden,
bir sürü insanın irdeli bakışları ok misali saplanıyor,
bıçak gibi keskin sözlerimse vuruyor büyük hırsla mabedime,
topraktan gelen doğuşumun anısı hüzünleniyor,
bir vızıltı misali kulaklarım ağlıyor,
nefesim okyanusları çekiyor sanki kaldıramıyor,
son darbeyi bekliyor fikirlerimin bitiş dansı,
garipçe bir kareografi oynuyor aklımın kenarlarında,
soğuyor parmaklarım güneş ışığımın altında,
sinyali kesiliyor bütün bu duyguların,
sabır geliyor tepeleri aşmış dağdan,
güzel gözleri bakıyor taa uzak diyarlardan,
yatıyorum sakınmazlığın pençesinde dünya masasına,
cerrah olmuş zebani yüzlü acizler,
doğruyolar benim güzel ve naif ahirimi,
ve kaplıyor koyu hatlar umut yoksunu bu sadakatimi ...
susuyor bir mazlumzadenin kaybolan çığlığı gibi,
kaçışıyor içimde eski yeni fikirlerin fırtınası,
yok oluyor yaşadığım bütün manidarlıklar,
hüküm veriyor geçmişin bana intikamı,
söyleniyor garip bir türkünün asaletini,
kalkıyor şaha hırçın atların asiliği gibi,
bakıyor yıkılan surlarımın tadına araf,
acımıyor kırbaçlıyor acıyan her anımı,
damarımda ki kan haram oluyor gönlüme,
sıkışıyor anlamsız kişiliklerin daraltıları,
başlıyor yok oluşun ilk cm ayakları,
ve çekiliyor geleceğin ışıkları o bonkör sahnelerden,
bir sürü insanın irdeli bakışları ok misali saplanıyor,
bıçak gibi keskin sözlerimse vuruyor büyük hırsla mabedime,
topraktan gelen doğuşumun anısı hüzünleniyor,
bir vızıltı misali kulaklarım ağlıyor,
nefesim okyanusları çekiyor sanki kaldıramıyor,
son darbeyi bekliyor fikirlerimin bitiş dansı,
garipçe bir kareografi oynuyor aklımın kenarlarında,
soğuyor parmaklarım güneş ışığımın altında,
sinyali kesiliyor bütün bu duyguların,
sabır geliyor tepeleri aşmış dağdan,
güzel gözleri bakıyor taa uzak diyarlardan,
yatıyorum sakınmazlığın pençesinde dünya masasına,
cerrah olmuş zebani yüzlü acizler,
doğruyolar benim güzel ve naif ahirimi,
ve kaplıyor koyu hatlar umut yoksunu bu sadakatimi ...
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)