Gecelerden yine bir gün pazar,
sesler irdeleniyor kulaklarımın zarlarında,
nidalar geliyor yurdun dört bir yanından,
haberler yakıyor vatan anaların yüreğini,
hainler bağırıyolar kahpe inlerinde,
dedelerin ahiri zedeleniyor kutsal topraklarda,
bir tarafta yeni dünya düzeni,
diğer yanda mazlum müslüman neferi,
yıkılıyor dünyalar başımıza her vakit,
ne lugat anlatabiliyor ne de betimleniyor bu acı,
doğuda var gafletli ermeni köpekleri,
batıda var yunan gavur uşakları,
filistindede ağlıyor küçük seyidim sokakta,
doğu türkistanımda kürşatım yatıyor kanlı topraklarda,
ölüyor evveli kuvvetli allahın askerleri,
vatan uğruna veriyor bu canları,
bölmeye çalışır organ gibi kafir yahudi bıçağı,
amerikansa para konuşturur gariban diyarlarda,
1915 te çanakkale gelir akla,
sonrasında vatan,millet,sakarya,
inim inim inler bütün düzenin karşısında,
Bir kuru ekmekle mermisiz silahıyla,
vatana kurban gitti dedelerimiz evveliyatta,
şimdilerde ise asimine olmuş bir milletle,
dalar gideriz hayallerle o saçma rüyalara,
geçmişte kalmış öter kafa bir yandan,
diğeri ise koşturur ben cumhuriyet çocuğuyum diye,
unuttuk şanlı soy hatıratlarını,
kaybolduk nefs-i kafirin karanlığında,
dinsin artık kan kusan gavurun silahı,
ezan dinmesin bayrak inmesin müslüman coğrafyamda,
kurusun tohumu ebu cehil soyunun,
huzurda yaşasın bu hüzünlü dinin evlatları ...
30 Ağustos 2015 Pazar
21 Ağustos 2015 Cuma
Vakt-i vakit
Kaybolan benliğimde sakladım kimsesizliğimi,
üzgün bir çocuk misali uçurdum mutluluk uçurtmalarını,
ve selam verdim yalnızlar şehrine,
sağımda çınlamalar patlıyor,
solumda ise yıkık dökük parça parça hayaller,
yırtıyor kefenini bu garip faniler,
sığmıyor mabed taşının metrekaresine,
daralıyor bu fiiliyat yangınında,
mertebelere yükseliyor hüzün mısralarında,
boş bir arazinin içinden geçen nehir,
yeşeren ağaçların yapraklarını açması,
manasıydı bütün beşeri dünyanın,
bir yanda koşturuyor zevki sefaya,
öbür yanda bakıyor iyilik aynası yüzüne,
simsiyah zifiri bir karanlık çökerken kendine,
parlatıyor asi ruhu ile müstakbel ölümü,
koparılamayan zincirin en büyük halkası,
yutar seni dibi olmayan girdap gibi derinlik,
sönersin son dal sigaranın kendisi gibi,
çok gördük çok gezdik lafları kaldı eskide,
yaşlılar artık bakarlar ölüm meleğine,
son dakikakaların betimleyici karesinde,
uzanır eller semaya korku hükmü bütünüyle,
mesleği olmuş kirli çamaşır nefislerin,
temizlenmez bu pislik saf sularda,
yoksul olmuş iyilik kapısı kalplerde,
bitmez tükenmez bütün bu ahirlerde ...
üzgün bir çocuk misali uçurdum mutluluk uçurtmalarını,
ve selam verdim yalnızlar şehrine,
sağımda çınlamalar patlıyor,
solumda ise yıkık dökük parça parça hayaller,
yırtıyor kefenini bu garip faniler,
sığmıyor mabed taşının metrekaresine,
daralıyor bu fiiliyat yangınında,
mertebelere yükseliyor hüzün mısralarında,
boş bir arazinin içinden geçen nehir,
yeşeren ağaçların yapraklarını açması,
manasıydı bütün beşeri dünyanın,
bir yanda koşturuyor zevki sefaya,
öbür yanda bakıyor iyilik aynası yüzüne,
simsiyah zifiri bir karanlık çökerken kendine,
parlatıyor asi ruhu ile müstakbel ölümü,
koparılamayan zincirin en büyük halkası,
yutar seni dibi olmayan girdap gibi derinlik,
sönersin son dal sigaranın kendisi gibi,
çok gördük çok gezdik lafları kaldı eskide,
yaşlılar artık bakarlar ölüm meleğine,
son dakikakaların betimleyici karesinde,
uzanır eller semaya korku hükmü bütünüyle,
mesleği olmuş kirli çamaşır nefislerin,
temizlenmez bu pislik saf sularda,
yoksul olmuş iyilik kapısı kalplerde,
bitmez tükenmez bütün bu ahirlerde ...
20 Ağustos 2015 Perşembe
Sönen ışık
Yaşanmamış ümitlerin her baharında solar bir ömür,
gözler süzülür ufuk perdelerin arkasına, günler kararır solar yaprakların altında,
sözler kıyafet misali kapatır insan ayıbını,
kalp kaldırır her kin ve nefret dalgasını gururla,
söz zikredilmişse biten bir fırtına sonrasında,
diyecek bir laf kalmamıştır insan lugatında,
kimi dağlar deler kimi koşar çöl ortalarında,
aşk için harap olmuştur bu maddiyat dünyasında,
kaldıramaz ademoğlu bu anlamlı sözün manasını,
sanki savaş ortası dağılmış siper toprağı,
dağılır birer birer akıl mantık ve karmaşık ağır duygular,
anlam yitirdi gün ışığı soldu vicdan diyarımda,
başlangıçlar oldu boyutun karanlık maneviyatı,
şimdi ise hayallere karşı bir isyan vakti,elveda sözcükleri yankılanır kalbinin tam ortasında ...
gözler süzülür ufuk perdelerin arkasına, günler kararır solar yaprakların altında,
sözler kıyafet misali kapatır insan ayıbını,
kalp kaldırır her kin ve nefret dalgasını gururla,
söz zikredilmişse biten bir fırtına sonrasında,
diyecek bir laf kalmamıştır insan lugatında,
kimi dağlar deler kimi koşar çöl ortalarında,
aşk için harap olmuştur bu maddiyat dünyasında,
kaldıramaz ademoğlu bu anlamlı sözün manasını,
sanki savaş ortası dağılmış siper toprağı,
dağılır birer birer akıl mantık ve karmaşık ağır duygular,
anlam yitirdi gün ışığı soldu vicdan diyarımda,
başlangıçlar oldu boyutun karanlık maneviyatı,
şimdi ise hayallere karşı bir isyan vakti,elveda sözcükleri yankılanır kalbinin tam ortasında ...
19 Ağustos 2015 Çarşamba
Özlem vakti
Karmaşık hayatların sentezi misali yolum,
yorgun bir babanın yatağa uzanışı kadar naif,
bir öğrencinin final haftasının gelmesi kadar kaçınılmaz,
kalbim kafes diyarların 3 boyutlu resmi,
susuyorum derince izliyorum geçen perde kareleri,
gülümsüyorum yok olan umutlarımın ardından,
ve yakıyorum sigaramı engin denizlerin uğultusuna karşı,
duyularım bitap düşmüş bir asker misali,
sözlerim ise kırık dökük cam parçaları,
ipsiz sapsız bir delikanlının hayat hikayesi gibi,
varoluş yokoluş arasında kalan bilinmezlik,
marianas çukuru kadar derin manalar,
anlamsız kalan günlerin desibelleri,
buram buram kokuyor acının her tadı,
yıpratıyor çehremin her cm yanını,
fısıldıyorum kabir aleminden ruhlara,
söylüyoruz dostlar kervan şarkısını,
sonrasında dağılan yapboz parçaları gibi ayrılıyoruz,
yaşanılmayacak hatıraların ışığında...
yorgun bir babanın yatağa uzanışı kadar naif,
bir öğrencinin final haftasının gelmesi kadar kaçınılmaz,
kalbim kafes diyarların 3 boyutlu resmi,
susuyorum derince izliyorum geçen perde kareleri,
gülümsüyorum yok olan umutlarımın ardından,
ve yakıyorum sigaramı engin denizlerin uğultusuna karşı,
duyularım bitap düşmüş bir asker misali,
sözlerim ise kırık dökük cam parçaları,
ipsiz sapsız bir delikanlının hayat hikayesi gibi,
varoluş yokoluş arasında kalan bilinmezlik,
marianas çukuru kadar derin manalar,
anlamsız kalan günlerin desibelleri,
buram buram kokuyor acının her tadı,
yıpratıyor çehremin her cm yanını,
fısıldıyorum kabir aleminden ruhlara,
söylüyoruz dostlar kervan şarkısını,
sonrasında dağılan yapboz parçaları gibi ayrılıyoruz,
yaşanılmayacak hatıraların ışığında...
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)